Kasımpaşa Ligin ikinci yarısındaki 9 maçın altısını yitirmiş, birini berabere bitirmişti... Ama 37 puanı vardı ve lig beşinciliğine talip takımlardan biriydi. Ve de kadro eksiklerini gidermişti! Canlanmış, uysallığı gitmişti!
Şampiyonluk kokusu Beşiktaş’ın çevresini sardı. ‘Fırsatı elden kaçırma korkusu’ sinsice etkilemişti takımı. İlk onbirdeki 5 adamı (Beck, Necip, İsmail, Gomez, Olcay) sarı kart sınırındaydı! Gelecek haftaki Vodafone Arena’nın açılışında olmazlardı sarıyı görürlerse. Tarihe geçme fırsatını kaçırırlardı! Ama... Şampiyonluğa koşma bilinciyle bunları yenmeliydiler.
Ağırkanlı davrandı Beşiktaş. Topu kendinde tutmanın yanlış uygulamasındaydı bir kere daha. Birinci ve ikinci bölgedeki oyalanmaları yaşayacağı tehlikeyi kendisinin hazırlaması gibiydi. Top kayıpları sıkıntı oldu. Öne çabuk oynamadı. İlk yarıda iki kez ileride çoğaldı, biri kendine öteki rakibine yarar sağladı. Öne yığıldıkları sırada Sosa iki sihirli dokunuşla golü buldu... Ancak hemen sonrasında önde iyi basamadıkları için, Kasımpaşa çıkardığı uzun topla, açık BJK savunması kolayca geçip tek dokunuşla beraberliği yakaladı. Bu gelişim BJK’ın artıracağını umduğumuz özgüvenini daha aşağı indirdi.
Beşiktaş ikinci yarıya gene temposuz pas oyunuyla başladı ama K.Paşa artık tempoluydu. BJK ‘topu nasıl kaptırsam acaba!’ diye düşünürcesine ağır oynarken, rakibine alanlar bıraktı! K.Paşa klasik bir kanat hücumuyla ikinci golünü buldu. Bundan sonraki BJK baskısı K.Paşa’nın korunma isteğinden de destek aldı.
Beşiktaş’ın, lig yarışının geri kalanında aynı sıkıntıları yaşamaması için, şu ‘pas oyununu’ gerçek anlamında uygulamalı ve oyun temposunu mutlaka hızlandırmalı. Ve İsmail gibi bazı oyuncuları futbolu bir sanatçı özentisi içinde değil bir emekçi gibi oynamalılar.