Almanya Başbakanı, önceki gün Arjantin’deki G20 zirvesinin açılışını kaçırdı. Çünkü Almanya devletinin Airbus uçağı arızalandı. Yerine uçak da bulamadılar. Merkel küçük bir resmi uçakla Madrid’e gitti, oradan da İspanya Havayolları’nın tarifeli seferiyle Buenos Aires’e.
Bu durum, tasarruf ya da tevazu ile açıklanıp alkışlanamaz. Çünkü ticari uçağı bekleyen Merkel, G20 açılışı ile Trump ve Şi Jinping görüşmelerini kaçırdı. Başbakanın zirveye geç kalmasının ve Almanya’nın sahnede yokluğunun maliyeti yüksek.
Uçaklarınızın sayısı ve menzili, dünya üzerindeki etkinliğinizle ve oynamak istediğiniz rolle bağlantılıdır. Şimdiye dek Avrupa sahnesinde aktif olan Merkel’e, Avrupa içindeki kısa mesafe uçuşlar için küçük uçak yetiyordu. Menzil Arjantin olunca, Merkel uçamadı. Uçak havalandıktan bir saat sonra bütün iletişim sistemini kaybetti. Bu arada sabotaj olmadığı duyuruldu.
Bu arıza bir istisna olabilir, ya da olmayabilir... Çünkü bir ay önce Almanya Maliye Bakanı, Bali-Endonezya’ya büyük uçakla gitti, ancak geri gelemedi. Almanya’nın uçağı Bali’den kalkamadı. Çünkü uçağın kablolarını fareler kemirmişti… Ve Almanya uçak uçurma konusunda çok isteksiz: Mesela, Hava Kuvvetlerindeki 128 Eurofighter savaş uçağından yalnızca 4 tanesi uçar durumda.
ABD eski dışişleri bakanı Henry Kissinger “Almanya Avrupa için çok büyük, Dünya için çok küçüktür” demişti.
Almanya’nın Nato görevi yapabilecek bir avuç savaş uçağı olduğu belgelendiğinde, bu durum Almanya’nın pasifistliğine ve silahlanma karşıtlığına bağlanmıştı. Başbakanı Arjantin’e taşırken iletişim sistemi çöken ve Merkel dâhil bütün heyetin hayatını tehlikeye atan uçak ise Almanya’da bazı şeylerin sanıldığı gibi olmadığını gösteriyor. Her şeyi mükemmel ve saat gibi işleyen Almanya imajı ile yaptığı savaş gemilerinde üretim ve mühendislik hataları bulunan, tankları yürümeyen, uçakları uçmayan Almanya, birbiriyle çelişiyor.
Belki Almanya gerçekten inişte ve güç kaybediyor. Ve muhtemelen Almanya’nın gerilemesi 2008 dünya ekonomik krizi ve 2015 mülteci akınıyla hızlandı. Şimdi aynı Almanya, bir Avrupa Ordusu’ndan söz ediyor. Bu ordu lafından önce de atom bombası gerektiği tartışılıyordu. Almanya’nın rahatsızlığını ordu ve atom bombası çözebilir mi? Hem atom bombasına sahip olacak hem de Birleşik Avrupa Ordusu’na komuta edecek Almanya, bazılarına göre hayal değil. Mesela AfD denen parti yükseliyor.
İşin ilginci, Merkel’in bozulan uçağının adı Konrad Adenauer idi... 2. Dünya Savaşı sonrası Batı Almanya’nın kurucu babası olan ve Almanya’yı 14 yıl Başbakan olarak şekillendiren demokrat Adenauer, artık ne Merkel’i ne de Almanya’yı taşıyabiliyor.
Almanya Atom Bombası peşindeydi
Konrad Adenauer 19. yüzyılda doğdu. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nı yaşadı ve 1946’da Almanya’nın başbakanı oldu. O zaman Almanya’nın Doğusu Rusya, Batısı da ABD işgalindeydi.
Adenauer Katolikti ve Almanya’yı dini-liberal standartlarla 2. Dünya Savaşı’nın yıkımından çıkartmaya çalıştı. Merkel’in de partisi olan Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), bu bileşimin partisidir: Katolik Hristiyanlık ve Demokratlık. Adenauer ABD ve Fransa’ya yakın durdu, Avrupa Birliği için çalıştı. 1963’e dek Başbakan, 1966’ya dek CDU lideri olarak kaldı. 1967’de 91 yaşında öldü.
Katolik Adenauer, Fransa’nın Katolik lideri De Gaulle ile çok iyi anlaşırdı. İki liderin, Fransa ve Almanya’yı iki Katolik devlet olarak birleştirip, ateist-Komünist Rusya’ya karşı güç merkezi oluşturma hayali taşıdıkları söylenir.
Asıl ilginç olan, Adenauer’ın 1961 civarında ABD’nin Almanya ve NATO’ya güvencesini yetersiz bulup Almanya’ya nükleer silah kazandırma çabasıdır.
Belgeler, Adenauer’in Fransa’nın nükleer programına katılıp, kendi atom bombalarına sahip olmaya çalıştığını, bunun için De Gaulle’dan talepte bulunduğunu gösteriyor. Fransa o zaman ABD’nin onayıyla ve İsrail katkısıyla ayrı nükleer silahlara sahip olma hakkı kazanmıştı. Adenauer da ortak değerlere sahip Fransa’dan nükleer anahtarı istemişti. De Gaulle isteği reddetti. Katolik dayanışmasına rağmen, Fransa Almanya’yı 2. Dünya Savaşı sonrası düştüğü köşeden çıkartmaz. Adenauer ise atom bombası olmadan Almanya’nın ikinci sınıf ülke olacağına inanmaktadır.
Almanya’nın atom bombası arayışı o zaman ABD’yi de rahatsız eder. Başkan Kennedy’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı McGeorge Bundy Mayıs 1963’te CIA ve Atom Enerji Dairesine gizli emir verir: Fransa ve Almanya’nın nükleer işbirliği yapıp yapmadıklarını araştırın... O aralar De Gaulle Almanya’ya -hayır- demiştir. Aynı Fransa, 1950’lerden beri ise İsrail’e atom bombası yapımı için yardım etmekteydi. Adenauer, İsrail’e verilenin Almanya’ya verilmeyeceğini anlamış ve kalbi kırılmıştı.
Almanya stratejik hedefler taşıyan bir ülke. Almanya AfD ve Yeşiller gibi uç partilere kayıyor. Aynı Almanya’nın İran nükleer anlaşmasıyla yakından ilgilendiğini hatırlayalım. Temmuz 1962’de ABD’nin Almanya elçiliğinden Washington’a yollanan gizli rapor şunu diyordu: ‘Bazı Alman liderler gelecekte ihtimal olarak atom bombasına sahip olmak gerektiğini kafalarının arkasına yerleştirmiş olabilirler. Ancak şu an somut bir öngörü yoktur’.
Almanya’nın şimdi aynı durumda olduğunu söyleyebiliriz. Atom bombası olmazsa güç olunmayacağını yeniden hatırladılar. 1962’de ‘gelecekte ihtimal’ olarak sayılan noktaya Almanya artık çok yaklaşmış olabilir. Almanya yaparsa, İran yaparsa, Türkiye de yapar... Gelecek, bugündür.