Vahim bir gelişme yaşanmış olmalı ki, birden Sabancı suikastı zanlılarından birisi, tam on sekiz yıl sonra yakalanıverdi.
Atina’da bir apartmana baskın düzenleniyor, yakalananlar DHKP-C üyesi ve kırmızı bültenle aranan kişiler çıkıyor. Baskın yapılan evde çok sayıda silah ve patlayıcı da bulunuyor; bu kişiler Yunan yetkililerce tutuklanıyor. Bu olayın hemen ertesinde tüm basın organlarında yakalanan kişilerin ne zaman nerede oldukları, nereden gelip nereye gittikleri, hangi silahlarda parmak izi bıraktıkları anlatılıyor. Demek ki Sabancı suikastını yapanların, gittikleri yerler, kaldıkları mekanlar biliniyormuş, ama yakalanamıyorlarmış.
Yine basından öğrendiğimize göre, Atina’daki yakalama operasyonunda ABD, Türkiye ve Yunanistan gizli servisleri birlikte çalışmışlar. Bu bilgi olmasa, zanlıların Yunanistan’da yakalanması yoluyla yeni bir Türk-Yunan geriliminin örülmeye başladığını ileri sürebilirdik. Ancak madem CIA, MİT ve EYP birlikte çalışmışlar, o zaman özel bir kriz senaryosundan söz etmek kolay olmaz. Üstelik işin içinde ABD varsa ve iki yanına birer müttefikini aldıysa, Yunanistan ile Türkiye’nin kapışası varsa da buna izin verilmeyeceği düşünülebilir.
Olasılıklar
Türk-Yunan krizi yaratma ihtimali zayıf olsa bile, zanlıların Atina’da yakalanmış olması, yine de bazı olasılıkları akla getiriyor. Öncelikle belirtelim, konunun ne yazık ki Sabancı suikastını aydınlatma arzusuyla pek ilgisi yok gibi gözüküyor.
Bunca yıl sonra aniden bu konunun gündeme gelmesi, DHKP-C üzerinden görülmesi muhtemel bir işin engellenmesi anlamına gelir. Demek ki kimliği ve işlevi gayet tartışmalı olan bu örgüt bir eylem hazırlığı içindeydi. Muhtemelen bu eylemin hedefi, ABD tarafından onaylanmayan bir hedefti. Ya da belki ABD örgütün hedefi ile fazla ilgilenmiyor, ama eylem sonrası Türkiye’de ortaya çıkabilecek siyasi ortamı onaylamıyordu.
Tahminlerimiz doğruysa, örgüt Türkiye’deki siyasi ortamı derinden etkileyebilecek bir eylem hazırlığındaydı; kim bilir kişi öldürme konusunda rüştünü ispat ettiğine göre siyasileri hedef almıştı. Hedefte muhalefet partilerinden kişiler vardıysa, bu seçim sürecini muhalefet lehine etkilerdi, iktidarı hedef aldıysa AK Parti lehine sonuç verirdi; engellendi.
Engellendi engellenmesine ama, aynı zamanda bir uyarı durumu da ortaya koydu. Zira yakalanan kişilerin AK Parti genel merkezine yapılan saldırıdan beri izlendiği ileri sürülüyor.
Uyarılar
Yakalanan kişilerin hedefinde AK Parti olduğu iması var, ama operasyona MİT de dahil olduğuna göre hükümet söz konusu girişimi engelleyen taraf. Ancak bu durum bir rövanş, yani yakalamaya karşı eylem şeklinde gelişebilecek bir tehlikeye de işaret ediyor; dolayısıyla uyarı niteliğini buradan alıyor.
Bir diğer uyarı ise, Yunanistan’a yapılmış gibi gözüküyor. Kim bilir belki Kıbrıs konusunda çapraz görüşmeler başlarken Yunanistan’ın sorun çıkarmaması için ya da dünya kamuoyunda terörle mücadele konusunda tarafların nasıl uyumlu olduklarını açığa çıkartmak için şimdi operasyon yapılmıştır.
Yine tahminde bulmak gerekirse, operasyonun Atina’da yapılmasıyla DHKP-C’nin Avrupa bağlantısının da ifşa edildiği söylenebilir. Öcalan’ın yakalanma senaryosunun neredeyse aynısı. O olaydan sonra PKK’nın Avrupa ayağını ABD ikame etmişti. Dolayısıyla bu olay, örgütün kullanıcısının değiştiğini de ima ediyor; bu durumda olası bir eylem riskinin ortadan kalkmadığı ama bu kez arkasındaki oyuncunun öncekinden farklı olabileceği düşünülmeli. Türkiye’deki seçim sürecinin dünyadan ne denli yakından izlendiğini bundan daha iyi gösteren örnek olabilir mi?