Türk-Yunan ilişkilerinde yaşanan gerilimleri yumuşatan bir haftaya tanık olduk. Erdoğan'ın Atina ziyaretinden sonra bizim tarafta 5-6 yazıya rastladım. Yunan medyasında ise 30 civarında analiz ve köşe yazısı kaleme alındı. Yaygın görüş ihtiyatlı iyimserlik ancak yine de her iki liderin de geçtiğimiz yaz koltuklarına yeniden oturmaları yeni bir sayfayı zorunlu kılıyordu.
Ankara ve Atina temel sorunlarda mesafe kat edemeyecek ama göç, ticaret, turizm gibi başlıklarda karşılıklı adımlar atılıyor. Avrupa kamuoyunda hükümetlere dönük iki konuda tepkiler büyüyor. Küresel sistemde ABD'ye ve İsrail'e karşı oluşan hava Avrupa sokaklarında olduğu gibi Yunan sokağında da kendini gösterecektir. Orta vadede Atina'nın ABD etkisinden uzaklaşması ve bölgesel iş birliklerine yönelmesi kendi çıkarına olacaktır.
Doğu Akdeniz'de yaşananlar ve Gazze'ye dönük operasyon İsrail'in imajını sarstı. İsrail'de Netanyahu hükümetinin sivillere dönük tutumu Yunanistan sokağında da rahatsızlık uyandırıyor.
Erdoğan'ın Atina ziyaretini AB ilişkilerine dönük bir adım olarak gören analizler yapılmakta. Geçtiğimiz hafta AB Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in Türkiye raporu önemli bir iyimserlik taşımıyor ancak kanaatim bu ziyaretin AB ilişkilerinden daha çok jeopolitik bir mesaj olarak algılanması daha doğru olacaktır.
Doğu Akdeniz'de enerji ve ticaret temelli çatışmanın bir ucunda Atina var. Pire limanı ve Yunanistan'a ulaşacak enerji hattı bölgesel istikrarı zorunlu kılmakta. Doğu Akdeniz'de taşlar yerine oturduğu taktirde Yunanistan'ın ekonomik çıkarları için Ankara'yla işbirliğine ihtiyacı var.
Ukrayna savaşı sırasında Ankara'nın Montrö konusundaki kararlı tutumu sebebiyle ABD, Atina'yı silahlanmaya teşvik etmiş zaten sorunlu ilişkileri daha da artıran bir sürece dahil etmişti. Savaş mühimmatının bir kısmı Dedeağaç-Bulgaristan-Romanya-Ukrayna tren hatları üzerinden intikal etmiş ve epeyce maliyetli olmuştu.
Erdoğan'ın ziyareti Atina'da turizm ve ticaret cephesiyle memnuniyet uyandırdı. Görüşmeden önce basına üzerinden jestler yapıldı. Enerji iş birlikleri, vize muafiyetleri, Sinop nükleer santralinden istifade teklifi gibi açıklamalar havayı yumuşattı.
Son zamanlarda BM Güvenlik Konseyi Sistemi, ABD ve İsrail ile sorunlar yaşayan Erdoğan'ın diplomasiyi hızlı çalıştıran rasyonel adımları Türkiye'nin stratejik özerklik adımlarını öne çıkarıyor.