Sarkisyan’ın “Azerbaycan ile anlaşmamız söz konusu değil” demesi ve Karabağ’da savaşın her an başlama ihtimalinin yüksek olduğuna dair fikir beyan etmesi, iki şeyi çürüttü.
Birincisi; Rusya ısrarla Karabağ’da ateşkesin bozulmasında ve Azerbaycan’ın savaşa itilmesinde, Türkiye’yi suçlaması tezine, Sarkisyan’ın ateşkesi bozma tutumu ve savaşa çağrısıyla ters düşerek.
İkincisi; Ermenistan Cumhurbaşkanı’nın Karabağ’da, Azerbaycan ordusu tarafından geri alınan noktaların Ermenistan için o kadar da ehemmiyetli olmadığına dair beyanıyla.
Bir taraftan Rusya’nın, Türkiye’yi “savaşı tetikliyor” yalanıyla alana çekmek, diğer taraftan Sarkisyan’ın Azerbaycan tarafından geri alınan işgal altındaki bazı yüksekliklerin ehemmiyetini yok sayarak, başarısızlığını ört bas etme çabası söz konusudur.
Lavrov’un; Ermenistan ziyareti sırasında, Türkiye toprağı olan Ağrı Dağı’nın fotoğrafını çekmesi bile, kurgulanan bu çatışma ortamı için bir provokasyon niteliği taşıdı.
Lavrov’un; (Gürcistan’da doğduğu, Ermeni asıllı bir ailenin çocuğu olduğu, yazılıp çizilmekte. Baba soyadı Kelenteryan’mış. Lavrov soyadı, Rus asıllı annesinin soyadıymış) “Ağrı Dağı’nın görüntüsünden büyülendi” hikâyesi,Türkiye’yi kavga ortamına çekme çabasından ibaretti.
Rusya’nın, şu anda savaşacak mecali yok. Malum, ekonomik olarak bunu kaldıramaz. Diğer taraftan da savaş ortamında taraf tutma zorunluluğu, dengesini iyice kaybettirecek. Haliyle Ermenistan’a açıktan taraf olmak zorunda kalacak. Bu ise Azerbaycan’ı karşısına almak demektir. Azerbaycan’ı karşısına alması demek ise, Azerbaycan’ın da denge politikasından vazgeçmesini ve tarafını, Rusya’nın hoşuna gitmeyecek taraflara yakın mesafede bellemesini,tetikleyecektir haliyle. Ve elbette Azerbaycan’la olan silah pazarı da, bu durumda zarar görecektir. Artık Azerbaycan da silahını, başka ülkelerden tedarik edecektir.
Dolayısıyla Rusya için, Karabağ düğümünün çözülmemesi ve bu durgunlukta tutulması, işine yarar pozisyondur şimdilik.
Türkiye için ise sorunun çözümü, bölgenin istikrara kavuşması anlamına geldiği ve kalkınmaya kapı açacağına inandığı görülmektedir. Bu durumda Türkiye’nin, meselenin adil çözümünden yana tavrında, hiçbir değişme olmamıştır.
Rusya diyor ki; “Türkiye Azerbaycan’a cesaret veren beyanlarıyla savaşı tetikliyor”. Oysa Azerbaycan topraklarının işgal edildiğinden itibaren, Türkiye BM kararlarının derhal gerçekleştirilmesini, işgal altındaki Azerbaycan topraklarından Ermenistan Ordu Birlikleri’nin çıkmasını savunmaktadır. Ne olursa olsun, bu haksızlığın sona ermesi için, devreye girmeye hazır olduğunu göstermiş bir ülkedir, Türkiye.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da söylediği gibi, “Ermenistan ateşle oynamaktadır”. Bu durumdan zararlı çıkanın da Ermenistan olduğu aşikârdır. Rusya’nın ve Ermenistan diasporasının, nihai hedeflerinin içeriği, “önümüzdeki süreçte Ermenistan’ın tutumunun ne olacağı” sorusuna cevap verecektir. Görünen odur ki; savaş olursa kazanan tarafın Azerbaycan olacağı gerçeği de, Rusya tarafından yeni provokatif stratejilerin işlenmesini tetiklemiştir. Türkiye’yi çatışma ortamına çekme çabası da, bu stratejilerin temelini oluşturmaktadır.