Bilirsiniz, ben konuyu genelde yapısal bir alana çekip değerlendiririm.
Çünkü yaşadığımız zaman dilimi, "krizler ve çatışmalar bizzat sistemin doğal sonucu" sözünü zuhur ettiriyor.
Bugün yemin ederek göreve başlayacak olan Trump'a keramet yüklemenin pek bir anlamı yok bu yüzden.
Zira... Batı'nın "Decline sürecinin" Trump'ın bugün gerçekçi diye sunulan politik vaatlerini yutacak boyutlarda olduğunu nesnel verilere baktığınızda görebilirsiniz.
Ama ""Netanyahu bugün bile bizi İran'la savaşa sürüklemeye çalışıyor. O, bizi bitmeyen savaşlara sürüklediği için derin karanlık biri" diyen Trump'ın, "İsrail'in ve dolayısıyla Siyonizm'in kumpasına sıkışmış Amerika" gerçeğini de gördüğünün hakkını vermek lazım.
Fakat ülkesini Siyonistlerin ürettiği terör anaforunun sonuçlarından ne kadar koruyabilecek emin değilim.
Neden bunu söylüyorum...
Biraz önce söyledim, sistemin yapısal krizleri kaosa doğru evriliyor.
İkincisi, İsrail'in temelini oluşturan Siyonizm'in bizzat terörle şekillenen, teolojik perdesi de olan entegrist bir ideoloji olduğu genelde yorumlarda ihmal ediliyor.
Entegrizm şu... Genellikle tek bir ideolojiyi, dini veya siyasi gücü, tüm toplumun mutlak değerleri olarak dayatmayı amaçlayan bir yaklaşım. Bu yaklaşım, ne hukuk bırakır, ne de insanlık. Kaldı ki, Siyonist tefsir kendilerinin dışındaki varlıkları yine kendi deyimleriyle "insanımsı" olarak tanımlarlar.
İşte bu kanlı yapı, terörü, stratejinin merkezine koymak zorunda.
Bu yüzden de hukuk üzerine yükselen bir devlet değil, kan ve şiddetten beslenen bir örgüt olmaktan öteye geçemez İsrail.
Biraz ayrıntıya girmeme müsaade edin...
İsrail'in kuruluşu ve sonraki yıllarda uyguladığı terör, sıradan bir terörizm tanımından farklıdır. Gerçek anlamıyla terör, bir devleti kurmak ve onu sürdürmek için kullanılan sistematik korku ve şiddet politikalarıdır. Bu şiddet, yalnızca askeri operasyonlarla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda psikolojik, kültürel ve toplumsal bir silah olarak da kullanılmıştır. İsrail, bölgedeki nüfus yapısını değiştirmek ve toprakları işgal etmek için her türlü şiddeti ve terörü meşru sayarak uygulamaktadır. Bu bağlamda, İsrail bir devlet değil, terör üreten bir yapıdır.
Ben ilk baştan beri sistemin yapısal krizlerinden birini gösterdiği için "İsrail bir dünya sorunudur" dememin sebeplerinden biri işte buydu.
Kullandıkları gelişmiş silahlar, savaş uçakları, bu gerçeği ortadan kaldırmaz.
ABD'nin verdiği silahlar, sağladığı diplomatik korumaya ve uyguladığı terör stratejisine rağmen İsrail istediğini alamadı Filistin'de.
Net söyleyeyim...
Filistin halkı "bir halkın direnişi, askeri stratejilerle kırılabilir belki; ancak o halkın, inanmış bir toplumun iradesini yok etmek çok daha zor bir iştir." hakikatini Gazze'de bir kere daha bütün insanlığa gösterdi.
Bugünkü ateşkes anlaşmasının en önemli sonucu da bu.
Finans kapitalizmin denge stratejisi ile belirlenmiş konformizmin uyuşturduğu akılların bu hakikati kavraması zor elbette, ama, öyle ya da böyle bütün dengeler yeniden ele alınmak zorunda bu saatten sonra.
Filistin için de öteden beri "bir dünya olayıdır" dememin sebebi işte bu.