Gazze savaşında ne yazık ki başlanılan noktaya geri dönüldü. Yaklaşık bir ay süren çatışmalar sonrasında Mısır’da uzun süreli ateşkes görüşmeleri başlamıştı. Uzun süreli ateşkes koşullarının bazıları da aslında barış sürecinde konu edilen başlıklarla aynıydı.
Uzun süreli ateşkes müzakereleri, kısa hatta kısacık süren ateşkes ilanlarıyla yürüdü. Görüşmeler başlarken ve hatta sürerken ateşkesin ara ara ihlal edilmesi, tarafların isteklerinden geri adım atmama iradesi olarak yorumlanabilir. Her iki taraf da savaşta yenilgiye uğramış bir izlenim vermemek, geri adım atmak için bir neden olmadığını göstermek için füzelerini ara ara ateşlediler. Ancak son saldırıda İsrail doğrudan Hamas’ın askeri kanat lideri Muhammed Deif’i hedef aldı, eşinin çocuğunun ölümüne yol açan bir saldırı yaptı.
Karşılıklı roket atışları, İsrail’in masadan kalkmasına, dolayısıyla uzun süreli ateşkes görüşmelerinden çekilmesiyle sonuçlandı. Artık yeniden masaya dönülebilmesi için, yaşanmakta olanlardan farklı bir gelişme olması ya da taraflardan birinin karşı tarafa razı olacağını açıklamasıyla mümkün olabilir.
Kazanma beklentisi
Hamas’ın İsrail’e razı olması zor, zira kaybedecek fazla bir şeyi yok. Hamas açısından bir tür yenilgiden söz edilebilmesi için İsrail’in ancak binlerce kişiyi daha öldürmesi gerekir. Yenme-yenilme konusu, Hamas’ın değil daha çok İsrail’in gündeminde. İsrail’de kamuoyu, bunca bomba atıldı da ne kazanıldı tartışması yapıyor. Bu arada Netanyahu’nun Kahire’deki görüşmeler sırasında Hamas’ın bazı isteklerini kabul ettiğini ileri süren parlamenterler, başbakanı savaşı bir galibiyete dönüştürmeden Hamas’a razı olmakla suçluyorlar.
Şu bir gerçek ki İsrail’de Netanyahu’yu bile yumuşak bulanlar var. Ancak sertlik yanlılarının bir bu tür bir savaşın galibi olmaktan ne kast ettikleri açık değil. Gazze’deki herkesin öldürülmesini mi istiyorlar, yoksa Hamas liderleri öldürülünce mi zafer ilan edecekler açık değil. İsrail’in uluslararası alandaki pozisyonu, çok daha fazla insan öldürmeye uygun değil; kendisine tanınan göz yumma süresini kullandı. Ayrıca, Hamas, liderleri öldürülünce bitebilecek bir yapı değil; tam tersine her ölüm daha fazla güçlenmesine yol açabilir.
Tüm bunlara rağmen İsrail’deki şahinlerin, sertlik yanlılarının görüşmeleri sabote edecek işlere kalkıştıkları ortada.
Kaybetme öngörüsü
Sertlik yanlılarının Hamas tahrikleriyle harekete geçmeleri ve bir zafer peşinde koşmaları, aslında pek de sürdürülebilir bir duruma işaret etmiyor. Yaklaşık bir aylık savaşın bile İsrail’e oldukça büyük maliyeti oldu. Bu maliyet, bir yandan mali, öte yandan sosyolojik kayıplar anlamına geliyor. Savaşın sürmesi halinde kayıpların daha da artacağı açık.
Ekonomik olarak İsrail’in kayıplarını karşılama olanaklarının büyük kısmı ABD’den geçiyor; ancak Obama ABD’si İsrail’in bundan böyle savaşmasını değil barışmasını tercih ediyor. Sosyolojik sorunların bertaraf edilmesi için ise daha uzun zamana ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Hamas ile süren savaş, İsrail’deki ılımlıları şahin, şahinleri daha şahin hale getiriyor. Bundan sonraki İsrail hükümetlerinin bugünü aratacak nitelikte olacağı öngörülebilir.
Hamas’ın İsrail ile mücadelesindeki en büyük başarısının da tam bu noktada ortaya çıktığını söylemek gerekir. Hamas İsrail’i tehdit ettiği sürece İsrail güvenlik paradoksundan çıkamıyor. Güvenlik paradoksu, güvenlik adına özgürlüklerden vaz geçmek demektir. Her olaya güvenlik penceresinden bakan bir toplumun sonuç itibarıyla daha güvensiz bir ortam yarattığı bilinir.