Etrafımızda bir ateş çemberinin varlığından ne zaman söz etsek, devamında bu çemberin sorumlusu Türkiye gibi davrananları görüyoruz. Bunların topraklarımıza ve değerlerimize aidiyetleri bir yana; ısrarla ve hangi tezgahın bir parçası olarak bu tezi dillendirdiği gerçekten çok dikkat çekici.
IŞİD’le ilgili tartışmalar ve uluslararası düzeyde ortaya çıkan girişimler, aynı zamanda yakın geleceğe dair sembolik anlamlar taşıyor. Türkiye’yi bu tür bir ortak mücadelenin içinde görmek isteyenler, aynı zamanda bu ateşi coğrafyamızda yangına dönüştürenler. İhmal demiyorum, göz yummadan söz etmiyorum. Bizatihi işin bu noktaya getirilmesinden söz ediyorum.
Şimdi Türkiye’nin dikkati ve titizliği, gerek kendi iç dengelerini, gerekse bölgenin dinamiklerini tartan yaklaşımı, farklı kuşku parantezlerine alınmak isteniyor.
Öncelikle anlaşılması gereken, bir merkez ülke olarak Türkiye’nin, ne kendi içinde, ne yakın coğrafyasında, ne de dünyanın herhangi bir bölgesinde hukuk dışı ve barışı hedef alan bir eylem ya da örgütlenmeye destek olmayacağı.
Yukarıdaki bu cümleyi, kendisi için aynı netlikte kullanabilecek kaç ülke vardır bilmiyorum. Ama çok açık bir gerçek var. Ankara, kendisi terörden ve benzeri operasyonlardan çok çekmiş bir ülke olarak, özellikle de son yıllarda büyük bir dikkat ve sabırla bu tür mikropların üreyeceği zeminlere dikkat çekti.
Niye suçlu Türkiye? Bölgedeki siyasi rejimlerin meşruiyet krizleri devam ettikçe, barışın sağlanamayacağını söylediği için mi? Niye suçlu Türkiye? Siyasi temsil alanlarının genişletilmesi ve olabildiğince farklı kesimlerin sistemde temsil edilmesinin sağlıklı olduğunu savunduğu için mi?
Örneklerle anlatalım. Suriye çok sıcak belki, ne söylesek farklı anlaşılacak. Ama sözgelimi Irak konusu çok ama çok açık bir örnektir. Bağdat’ta siyasi sistem sözümona yeniden kurulurken, ülkenin dengelerinin, nüfus yapısının, etnik ve mezhebi duyarlılıklarının kimseyi incitmeden ve herkesi kuşatacak biçimde dikkate alınmasını Türkiye savundu.
Türkiye’nin Irak seçimlerinde Ayad Allavi üzerinden desteklediği koalisyon böyle özellikler taşıyordu. Bir mezhebe daha yakın olmanın, ötekine mesafe koymanın peşinde olmadı. Bir etnik grubu kayırıp diğerine karşı kullanma telaşında da olmadı.
Şimdi bize niçin böyle bir operasyona kuşkuyla bakıyorsunuz, IŞİD’i mi savunuyorsunuz diye kaşını kaldıranlar, o günlerde çıkardıkları kaosun meyvelerini devşirmeye çalışıyordu.
Bölgemizde ve neredeyse hepsi doğrudan bizim geleceğimizi ve güvenliğimizi ilgilendirecek şekilde gelişen sorunlar, birdenbire ortaya çıkmış, deyim yerindeyse bir sabah uyandığımızda karşımıza çıkan sorunlar değildir.
Bu sorunların tarihini, dinamiklerini ve nereye doğru gidebileceğini en iyi bilen ülke Türkiye. Kimsenin sonuçlar üzerinden kalkıp bizi mahkum etmeye, filana destek oldun, şimdi cezasını çek demeye hakkı yok.
Bölgeye barış adına taşınan tüm operasyonlar, sadece kaosu derinleştirdi. Bir yenisi de farklı olmayacak. Bırakalım da Türkiye gibi bölgenin gerçek güçleri bu çözümü şekillendirsin. Gerisi ateş çemberini daha da genişletmekten öte anlam taşımayacak.