İngilizce bilsin: Dört dil biliyor. Dünyayı tanısın: Sonradan değil, doğarken tanımış hem de; Kahire’de doğmuş, Cidde’de yaşamış. Türkiye’yi bile ilk defa 27 yaşındayken görmüş. O kadar dünyalı yani.
Dindar olsun: Dindarlığın üniversitesini okumuş, mastırını yapmış, daha ötesi yok.
İyi eğitim almış olacak: Kahire’nin en iyi lisesinde aldığı eğitimini Ayn Şems Üniversitesi’nde (CHP’li arkadaşlar Ayn derken dilinizden değil, boğazdan patlatılarak mahreçle söyleyeceksiniz. Telaffuz hatası olmasın Ekmeleddin Bey’e ayıp olur. Şems yazıldığı gibi okunur) tamamlayıp, yüksek lisansını Ezher Üniversitesi’nde yapmış. (Ezher’in ‘z’si keskin söyleniyor bir de hafiften peltek okunan ‘z’ var, bilginize.)
Dünya dengelerini iyi bilecek: Dengenin mastırını yapsan bu kadarı olurdu. O dengeler içün Mısır’daki darbeye darbe diyemedi.
Ve de Türkiye dengelerini iyi bilecek!!!
Velhasıl kelam, tarifler verildi. Özellikler sıralandı. Çerçevesi çizildi. Karakalemle önden, arkadan, yandan profili çizildi. Arandı, tarandı. Çok kez istişareler yapıldı, ilgili sivil toplum kuruluşlarının, meslek odalarının, akademisyenlerin, aydınlarımızın görüşleri alındı.
Sayın Kılıçdaroğlu ve Bahçeli tarafından denildi ki: “Çok şaşıracaksınız, bu adayı nereden bulmuşlar diyeceksiniz!”
Pazartesi günü Devlet Bahçeli’nin ‘Çatısı bacası kalmadı aha da şaşıracağınız, nereden bulmuşlar diyeceğiniz şahane adayımız” diyerek kameralar karşısına geçtiklerinde şaşırmak ne kelime... Neredeyse topyekûn hepimiz, Avrupa Yakası’nın tiki Selin’i gibi ‘ohaa’ olduk ‘var ya resmen.’
Ekmeleddin Bey’in adının zorluğuna ‘Dostları kısaca Ekmel Bey’ derler yetişirken, Google ve Vikipedia sayesinde kısa sürede tanışıklık hasıl oldu da ilk şaşkınlık hali kısa sürdü.
Dünkü ‘Erdoğan istemez’ tüm gazeteler de sağolsunlar ‘Kimdir Ekmeleddin İhsanoğlu?” destekleyici haberleriyle imdada yetiştiler.
Aklıma gelmişken unutmadan söyleyeyim. Zaman kısaldı. Sayılı gün çabuk geçer; Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin PR konusunda iyi bir isim olan Betül Mardin’den destek almalarını şiddetle tavsiye ederim.
***
Tekrar konuya dönecek olursak. CHP içinde kazan kaldıranlar olmuş; adam kıtlığı mı vardı diye. Haklılar elbette. Ben de olsam gücenir, kırılır, ötekileştirildiğimi hisseder, gururum paspasa dönerdi. Ortada bu kadar ideolojik bir kamplaşma varken, sen kalk Ezherli Ekmeleddin’i aday göster.
Kabullenmesi zor bir durum ancak imdada Hızır gibi kronikleşmiş ‘Erdoğan gitsin’ nefreti çıkınca ‘hazmetmesi zor olsa da’ işleri bir kesim için hayli kolaylaştırıyor. Muş daha doğrusu!
Bakınız Levent Üzümcü’nün ‘Sırf sen git diye neler yapmak zorunda kalıyoruz” twit’ine ve yine bakınız Yavuz Semerci’nin özetle tanımam ama fark etmez, söz konusu Erdoğan’sa mesajlı yazısına...
Sözcü Gazetesi’nin dostlarının Ekmel Bey dedikleri ‘müstakbel adaylarını’ “71 yaşında, Yozgatlı (Bakmayın siz Kahire doğumlu olduğuna demek istiyorlar) dört dil biliyor, eşinin başı açık!” sözleriyle ‘eşi başörtüsüz’ tanımı bile nasıl bir çaresizlik içinde olduklarının resmidir.
Yoksa benim için hava hoş, Ekmeleddin Bey’in CHP tarafından aday gösterilmesi tam anlamıyla ne olursa olsun bu ülkenin nerelerden nereye geldiğinin en iyi resmini ortaya koyar: CHP ve Kemalist rejimin de iflasını.
Başbakan Erdoğan için de öyle olduğunu zannediyorum ki dün AK Parti grup toplantısında mevzuya değinmemesi bile Mustafa Karaalioğlu’nun dünkü yazısını doğrular nitelikteydi:
1) Mustafa Kemal’in koltuğu için bir Kemalist’in düşünülememesi; böyle bir adayın toplum tarafından seçilemeyeceğinin kabulü, önemli bir gelişmedir. Böyle bir adayla seçime dahi girilme cesaretinin gösterilememesi bir devrin sonunu ilan etmektedir.
2) Erdoğan, bu haberi duyduğunda herhalde koltuğuna yaslanıp tebessümle başını sallamıştır. Nereden nereye...
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun CHP tarafından aday gösterilmesi bu ülkedeki bir gerçeği daha net bir şekilde ortaya çıkardı: Erdoğan nefreti. Yani denilse ki, IŞİD sizi Erdoğan’dan kurtarabilir... Kanlı örgüt dedikleri IŞİD’i Türkiye’ye transfer etmeye çalışacak ve ülkeyi IŞİD’e teslim etmeye çalışacak bir kesim var; böyle değilse ben de başka bir şey bilmiyorum. Nasıl zavallıca bir durumdur. Bir o kadar da acınası... Samimiyetle söylüyorum ki üzülüyorum bu duruma ve içim acıyor.
Daha ismini telaffuz edemedikleri, soy isminin İhsanoğlu mu İslamoğlu mu olduğunu bilmedikleri bir ismi destekleme konusunda kendilerini bu kadar çaresiz hissetmeleri elbette içler acısı bir durum.
Başbakan Erdoğan tatile çıksın, dinlenmeye başlasın, ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçim mitingleri yapmasına da gitmesine de lüzum yok. Ağustos’tan sonra terleyeceği ve çok koşturacağı için şimdiden dinlenmeye başlamalı.