İnsanoğlu kemalat yolculuğunu inanç olgusuyla gerçekleştirmeye namzettir. Yani "insanlıkla" ilgili ilk adımını (başarısını) bir inanç ve değer olgusu meydana getirir.
Kadim medeniyetler de böyledir. Yunan, Roma, Bizans, Fars, Mezopotamya, Çin ve İslam medeniyetlerini üstün ve başarılı kılan, inanç ve öz değerleri ve bunlarla üretebildikleri kültürleridir.
Ve hiçbirinin hedefinde "başarılı" olma yoktur. İdealleri ve ilkeleri doğrultusunda değerlerini yaşatma derdiyle dertlenmişler; bunun doğal sonucu olarak başarı gelmiştir.
Osmanlının son dönemiyle başlayan, Cumhuriyetle devam eden, yabancı kültürlerin libasına bürünerek modernleşme hastalığı coğrafyamızın başarısızlık sebeplerinin ilkidir.
Kendi kültürünü beğenmeyip eziklik gören tayfa halktan kopmuş, pozitivist anlayışın mihmandarlığını yapıp kadim kültürümüze cephe almış; bunun doğal sonucu olarak başarısızlığı tatmış ve istibdat ile halkına da tattırmıştır.
İnanç ve değerleri yok sayarak başarılı olacağım derdinde olanların, başarısızlıklar ve sakilliklerle dolu bir ömür sürdüğünü tarih ve zaman ispat ediyor.
Derdi ilke ve sorumluluk olanın "başarılı olacağım" diye bir kaygısı yoktur. İlkesinin gereklerini ve sorumluluğunu en güzel şekilde yerine getirmeye çalışır; başarı kendiliğinden gelir.
Bunun için Allah, "Hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yarattık." diyor.
Meseleyi somut tezahürüyle; sıcak ve taze, spor branşları üzerinden ele alarak izah edeyim.
İdealler ve değerlerin yaşatılması için verilen ceht ve gayretler neticesinde gelen başarılar, toplumun ihtiyacı olan birlik ve beraberlik ruhunun oluşmasına da bir nebze katkı sağladı; ülkece gurur duyduk, mutlu olduk.
Onlardan kilometrelerce uzakta olsak da heyecan duyduk, aldıkları sayılarda, attıkları gollerde sevinç çığlıkları attık; tek yürek tek ses olduk. Başarının kahramanları da bizler de aynı cümlelerle heyecanımızı ve mutluluğumuzu beyan ettik.
Ancak, kaygısı ilke, ideal ve değer olmayan bazı sporcular da halkın bir kesimi de tek yürek olmanın dışına çıkarak LGBT gibi toplum ve devlet tarafından kabul edilmeyen sapkın zihniyeti ve bunların yaşam tarzlarını ön plana çıkarmaya çalıştılar.
Yabancı libaslara bürünerek başarısızlığı sertac etmiş laik, seküler, Atatürkçü veya Kemalist bu güruh meseleyi öyle bir noktaya taşıdı ki voleybol milli takımını "Atatürk'ün Kızları" olarak adlandırdı.
Ayrıştırıcı özellikleri üzerinden güzellemeler yapmaya ve takım halinde kazanılmış bu başarıları birkaç kişiye endeksleyerek toplumu tahrik etmeye çalıştılar.
Ve ne üzücüdür ki siyasileştirerek iktidara, Müslümana ve muhafazakâr kesime karşı bir galebe çalma aracı olarak kullanıyorlar!
Bunun arka planında ise voleybol kıyafetlerinde çıplaklığın fazla olması ve LGBT destekli söylemlerin yer alması var!
Erbakan hocanın, "Bu millet yaptıklarınızı asla unutmayacaktır!" dediği Atatürk gibi bir değeri, sapkın bir zihniyet ve çıplaklık oranıyla özdeşleştiriyorlar ki bu da unutulmayacak bir durum.
Bunu ötekileştirme malzemesi olarak kullanıyorlar! Bu aynı zamanda Anayasal bir suçtur!
"Atatürk'ün kızları her zaman galip geliyor." diyenlerin lokomotifi CHP. Kimi gazeteci ve vandal sanatçılar da vagonları. Amaçları ahlaksızlık üzerinden Müslüman kesime ve iktidara sataşma!
Ne kadar da küçük hesaplar ve bayağı davranışlar; yazık.
Yetindiler mi? Hayır!
CHP başkanı ve İstanbul-Ankara belediye başkanları, şehirlerinin sorunlarını görmezden gelerek yüklendiler, bu bayağılıkları Paris'e taşıdılar.
Bu üçlüyü "Atatürk'ün kızları" haricinde diğer branş yarışlarında gören olmadı.
Varsa yoksa Atatürk'ün kızları... Varsa yoksa LGBT... İnançsızlık... Değersizlik...
Ne güreş ne boks ne okçuluk ne de atıcılık...
Bu, sadece Paris'e has bir tutum da değil.
Ne Mete Gazoz ne Arda Güler ne Yusuf Dikeç ne Sarp Şarlı ne Merve Dinçel ne Rıza Kayaalp gibi dünyaya gündem olan duruşları ve başarıları asla sahiplenmediler!
Çünkü bu sporcular; Allah'tan, secdeden, abdestten, şükürden, tevekkülden bahsettiler!
CHP başkanları Atatürk'ün kızlarının başarısını sahiplenme adına Paris'te öylesine garip görüntüler verdiler ki seyirci localarından sarkmaya kadar götürdüler gösterilerini.
"Atatürk'ün Kızlarının" başarısında balkondan sarkanlar ne gariptir ki yenilgiden sonra görünmediler.
Başarı varsa sarkarlar; yoksa dal sarkar.
Hedefi ve arzusu "BAŞARI" olanlara bir SIR verelim: Başarı Allah'tan; bize "İSTİKAMET" lazım...