Zaman zaman birileri çıkar, “Atatürk’ün gizli vasiyeti var. Ölümünden 50 yıl sonra açıklanmasını istemişti.” der. İyi de 1938 yılında vefat ettiğine göre bu vasiyetin 1988’de açıklanması gerekmez miydi diye sorduğunuz zaman karşınıza “Nitekim halk böyle bir açıklamaya hazır değildir; gerekli koşullar oluşmamıştır!” diyen, millete rağmen Çankaya’yı işgal eden Kenan Evren çıkar karşınıza.
Eğer inanırsanız, Atatürk ölmeden önce, 5 Eylül’de vasiyetini notere yollar. Ölümünden hemen sonraysa vasiyet açılır; içinden iki ayrı zarf çıkar. Zarflardan biri mal varlığıyla, diğeriyse Atatürk’ün 50 yıl süreyle gizli kalmasını istediği “büyük bir sırla” ilgilidir.
Gün gelir, 50 yıl dolar, dönemin devlet başkanı Kenan Evren zarfı açar, okur. Ne var ki, içeriğinin açıklanması için gerekli ortamın oluşmadığı kanısına varır ve zarfı 25 yıl daha açılmamak üzere mühürletir. Eğer bu söylentiye inanırsanız zarfın 10 Kasım 2013’de açılması gerekiyor! Peki nedir bu müthiş, bu akıllara ziyan sır?
Kimilerine göre, Atatürk gizli vasiyetinde 1924 yılında kaldırılan Halifeliğin yeniden kurulması yönünde talimat vermiş! Bunu öne sürenler Nutuk’da zaten Atatürk’ün Halifeliği destekler nitelikte sözler söylediğini belirtiyorlar. Ancak bu teze karşı çıkanlara göre ne bir gizli vasiyet var ne de Nutuk’da Halifeliği destekler nitelikte sözler...
Araştırmacı Aytunç Altındal böle bir vasiyetin olduğunu söylüyor: “Konu 1960’larda sıkça gündeme gelirdi. Bakarsanız 1924 yılında Türkiye’de hem Cumhuriyet hem de Hilafet vardı.” Altındal, Atatürk’ün bir yazısında, “Saltanata hayır ama Hilafeti korumalıyız” dediğini öne sürerek, Kemal Paşa’nın babadan oğula devredilen bir Hilafetten söz etmediğini, İslam ülkelerinin toplanarak bir şura oluşturmalarından ve bu şuraya üye olacak beş ülkenin ki o dönemde bağımsız üç İslam ülkesi Türkiye, İran ve Afganistan’dır, dönüşümlü olarak Hilafeti kendi meclisleri aracılığıyla temsil edebileceklerini masaya yatırdığını belirtiyor: “Bu konu Nutuk’da da var! Türkiye’ye 2006 ve 2009 10 Kasım’ından önce gelen İngiliz istihbaratçılar bu yönde açıklamalar yapınca ben de dile getirdim konuyu.” Ancak İngiliz istihbaratçıların konuyu nerede ne tür açıklamalar yaptığını söylemiyor. (A Haber’deki konuşması) Mustafa Armağan’sa böyle bir vasiyetin olmadığını söylüyor: “Kasım ayında açıklanacak bu vasiyetinde Atatürk hilafetin geri getirilmesini istiyormuş! Hatta Nutuk’da da bunu belirten bir bölüm varmış. Nutuk’da sözü edilen bölüm, 1924’den sonra ortaya atılan yeni hilafet önerilerinin bir özetidir, hatta Mustafa Kemal Paşa bunları küçümser. Alıntıdır bunlar, Atatürk’ün fikirleri değildir.”
AK Parti İstanbul Milletvekili Erol Kaya 17 Aralık 2012’de bir önerge vererek bu vasiyeti sorar, Meclis arşivde böyle bir vasiyetin bulunmadığı yanıtını alır. “Ben Vasiyeti okudum. Vasiyetde sadece mal varlığıyla ilgili talimat var. Geleceğe ilişkinse hiçbir şey yok. Bu vasiyet işi 80’li yıllardan bu yana konuşulur. Artık öne sürülen bu iddia son bulmalı. Eğer Atatürk’ün devlet, millete dönük bir vasiyeti varsa bunun bilinmesi gerek!” Kaya, vasiyetten daha önemli bir konu olduğunu da belirtiyor: “Meclis’te 1960 yılına kadar bütün siyasi grupların konuşmaları kayıt altına alınıyordu. Derken 1980 yıllarında CHP’nin grup tutanakları kayboldu! Bu tutanaklarda Türkiye’nin yakın siyasi tarihine ilişkin alınan kararlara yönelik konuşmalar var. Bence tutanaklar vasiyetten de önemli. Böylece Dersim, Takrir-i Sükun, Demokrat Parti’nin icraatına karşı tavırlar, suçlamalar gibi ülke tarihine damga vurmuş birçok siyasi olay aydınlanabilir!”
Ve gelelim Tumluer Ailesine. Baba Alaaddin Tumluer 50, oğlu Meriç’se 25 yılını vasiyetname konusuna harcamış. Meriç Tumluer gizli vasiyetin bir kopyasının kendisinde olduğunu öne sürüyor! “Büyük dedemiz Mehmed Rıfad Efendi Atatürk’ün yanında çalışan jandarma istihbarat subayıydı. Atatürk vasiyetin nüshalarını ileride çarpıtılmaması için çevresindekilere vermiş. Bu gizli vasiyetin en önemli bölümü halifelikle ilgili. Bu bölümde gelecekte Türkiye’nin önderliğinde bir Türk-İslam Birliği’nin kurulacağını başına da Hz. Peygamber’in soyundan birinin geçeceği belirtiliyor!” (Siyah Gazete.com)
Buyrun bunlar öne sürülenler, üzerinde tartışılanlar. Bakalım 10 Kasım 2013 tarihinde bu vasiyetname, varsa eğer açılanacak mı? Açıklanmazsa örneğin Meriç Tumluer elindeki nüshayı milletle paylaşacak mı? Hep birlikte göreceğiz...