Eski Türkiye deyince akla, sadece, ismi milletinin ismine benzeyen fakat davranışları ve duruşları batılıya aşağıdan yukarı bakan bir kısım cüce karakterli politika ve politikacılar gelir… Onlar, ezberleyebildikleri kadar hamasi sözlerle süsledikleri hitaplarında vatan millet edebiyatı yapmayı politika gerçeği kabul ederler…
Kürsüden aşağı inince veya kendi çevreleriyle baş başa kaldıklarında çok farklı bir dilleri vardır. Sanki yaratılış gerçeğiymiş gibi sırtlarının üzerinde durdukları milleti hakir görürler.
Onlara göre göbeğini kaşıyan millet görgüsüzdür, zekâ seviyesi batılıya göre çok geri ve algı kabiliyeti gelişmemiş davara, harmana giden ırgat, şehirdeyse de bodrum katta oturmaya mahkûm üst kattakilere hizmet için boğaz tokluğuna varlıklarını sürdüren türdeşlerden başka bir şey değildir…
Eski Türkiyeciler, halkı içtima meydanındaki asker gibi görürler… Bir düdük yat, bir düdük kalk talimi yaptır gibi, her gün değiştirdikleri kanunlar ve uygulamalarla halkı oradan oraya sürükleyip iflahını sökerler…
Aslında karakter etiğinden ziyade imaj etiğine verdikleri aşırı hassasiyet sebebi ile ruh, zihin ve davranış olarak son derece kalitesizdirler, karaktersizdirler. Taklitçi ve himmete muhtaç olmalarından dolayı hiçbir müktesebata sahip değildirler…
Mesela, eski Türkiyeciler, papyon takmayı bir ilericilik olarak görür, resepsiyonlarında koyu renk frak giymeyi, papyon takarak gelmeyi genel bir kabul şartı olarak görür, hatta davetiyelerine bile yazılı olarak not düşerler…
Mesaileri üst pozisyona atlama kulisleriyle, bulundukları mevkilerin verdiği imkanlar çerçevesinde millet kaynaklarını hortumlama ve hayvani hazların tatmini peşinde savrulup giden ömürleri sonunda özenerek yapılmış bir mermer taşının dibindeki çukura düşerek son bulur… Kitaplar dolusu benzer halleri, işaretleri vardır o müzelik eski Türkiyecilerin…
Oysa yeni Türkiye, daha doğrusu sosyolojik ve psikolojik sınırları aşkın Büyük Devlet, eski tabirle Devleti Ali’de bu saçmalıklara tahammül edilemez..!
Afrika’nın kuzeyinden başlayıp, Arap coğrafyasından geçip, Ortadoğu’yu dolaşan, Kafkaslara çıkıp Anadolu’ya oradan Balkanlara ve Avrupa’nın taa içlerine kadar dolaşmış bir millet çocukları, her ne kadar 100 senedir 780 bin kilometrekarede hapsedilmiş olsalar da da yüreklerinde sessizce büyütüp besledikleri o büyüklük dinamikleri artık kabına sığmıyor ve kabararak taşmaya başlıyor..!
Gözleri bir adım önünü göremez eski Türkiye idarecileri gibi değil yeni nesil Millet Adamları, havalar ne kadar puslu olursa olsun, baktıklarında, meydana ilk girdikleri 1071 Malazgirt’ini görüyorlar, asırlarca göl belledikleri Akdeniz’i aşarak Afrika’yı görüyorlar, Medeniyet beşiği Ortadoğu’yu görüyorlar, suyun ötesindeki Balkanları ve ardındaki Avrupa’yı görüyorlar..!
Yeni nesil Millet adamları, milletini aziz ve hizmet edilesi onurlu vatandaşlar olarak bellemiş ve ne kadar hizmet edilirse azdır anlayışıyla gece gündüz gayret halindeler..!
Büyük Millet çocuklarının kurguladıkları asırlara saribüyük projeler, kat yüksekliği 2,5 metre olan kibrit kutusu binalardan çıkamaz..!
Öteleri gözetleyecek yüksek tepelere kurmalı karargahları..! Şahlanan ve önlenmez yeni merhamet Medeniyetinin otağı şanına yakışır olmalı..! Ötelerden beriye yaklaştığında hasmını ezmeli, dostunun da göğsünü kabartmalı, yiğidin yatağı… Süleymaniye gibi vakur, Sultan Ahmet gibi ihtişamlı olmalı, Selçuklu çizgileriyle 1071’deki köklerine referans vermeli. Teknolojisiyle de yeni çağların ötesini zorlamalı..!
İşte öyle olmuş Ankara’nın en tepesine konuşlandırılmış yeni Büyük Devlet yönetim merkezi..! Ankara’da yapılan yeni Başbakanlık (Devlet Başkanlığı) binası, gerçekten devlet aklına hakim olmaya başlayan zihniyetin istikbale nasıl baktığının yansıması..!
Hâkim konumu, mimari çizgileri, kullanılan inşaat malzemesi, teknolojisi ve çevre düzeniyle yepyeni bir dönemin başlangıcında olduğumuzu ve çeşitli güç odaklarından değil de büyük milletinden güç alan devlet aklının ferasetini yansıtıyor..
Yeni Büyük Devlet Merkezinde halkını küçük gören, önünü görmekten aciz eski Türkiye politikacılarına çok bol gelir, ve kaybolurlar koridorlarında..!
Yabancı devlet başkanlarını Ankara’nın en kalabalık semtinde iki ucu geçici polis uygulamasıyla kapatılmış basit bir sokakta karşılamaya alışkın eski Türkiyeli cüce politikacılar, yeni yapılan Büyük Devlet yönetim merkezinin dış duvar çevre parmaklıkları arasından, içeri, onurlu dünyaya, ancak gözleri kamaşarak bakabilirler..!
O, Büyük Devlet merkezinin koridorları,frak giymeyi maharet sayan, menfaat dosyalarını kovalayan cücelerin değil, ancak büyük siyasetle meşgul coşkun Millet Adamlarının koşuşturmalarına şahitlik edecektir..!
Atatürk’ün Orman Çiftliği artık eski Türkiyecilerin sağım ahırı değil, Büyük Medeniyet siyaseti geliştirme merkezi oluyor..!
Hayırlı olsun..!