Günlerdir televizyon kanallarında Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk Davası mağduru askerleri izliyoruz. Haklı olarak hepsi FETÖ’nün kendilerine nasıl kumpas kurduğunu anlatıyor. Söz konusu davalar görülürken bunlara kulak verebilseydik daha iyi olurdu kuşkusuz. Ama kabul etmek gerek o dönem muhafazakâr medya, “Yakın tarihin darbe travmalarından kurtulacağız galiba” diye bakıyordu meseleye. Bugün ekranlarını sonuna kadar bu isimlere açmış olan CNN gibi kanallar ise söz konusu davaların mağdurlarına kamuoyu oluşturma imkanı vermekten imtina ediyordu. Bazı isimler üzerinden seslerini yükselttiler evet, ama mağdurların avukatlığı Oda TV gibi mecralara, CHP içindeki ulusalcılara falan kaldı. Avukatlıkta biraz ileri gidince, CHP de FETÖ’nün operasyonuna maruz kaldı.
Balyoz, Ergenekon ve Askeri Casusluk Davası mağduru olmuş askerlerin söylemlerine bir bakalım...
***
Anlattıklarının pek çoğunun doğru olduğu aşikar. Fakat “Geldiniz mi lafımıza” küstahlığıyla oluşturulan yeni söylem tarzı da dikkate değer.
Darbeyi püskürten sosyolojiye hala biganeler. Söylemlerine bakınca insan bu ülkede hiç darbe falan olmamış, bu arkadaşlar darbeyi hiçbir hal ve şartta onaylamazmış sanır...
Hoş bugün artık böyle düşünüyorlarsa buna da eyvallah. Fakat daha bir tekinin ağzından o akşam okutulan sözde darbe bildirisine dair “Atatürkçülüğü darbeye alet edemezsiniz” gibi bir itiraz duymadık. Ne ADD’den ne CHP’den ne TGB’den ne Vatan Partisi’nden...
Hem ayrıca şu da bir gerçek; bağrımızda yuvalanmış dünyanın en tehlikeli terör örgütü olan FETÖ ordunun komuta kademesinin neredeyse yüzde 50’sini arkasına alabilmişken bile kendini meşrulaştırmak için Atatürk’ü referans gösteriyor. Sözde bildiriye Atatürk’ün “Yurtta Sulh” sözü ile imza atıyor, darbe yapma gerekçesi olarak Atatürk ilke ve inkılaplarından uzaklaşmayı gösteriyor. Bu durum Türkiye’nin Kemalistleri için utanç vesilesi olmalı.
İlle de “Bunlar AK Parti hükümetleri zamanında büyüdüler, Balyoz ve Ergenekon döneminde Hükümet bize sahip çıkmadı” diyecekseniz deyin ama çuvaldızı değilse bile iğneyi kendinize batırın ve şu soruların cevabını verin:
Darbeler tarihimizi kimler yazdı?
1960 darbesinden bu yana yapılan darbelerin kendini meşrulaştırma aracı neden hep Kemalizm-Atatürkçülük oldu?
Bugün hala aynı şey... Kemalist ve laik kurucu ilkeler...
***
Bu ülkeyi bir arada tutan şey milletin iman gücüdür. Gerçek anlamıyla laikliğe bu halkın diyeceği yoktur. 15 Temmuz gecesi vatan savunmasıyla sokağa fırlayanları, günlerdir demokrasi nöbeti tutanları yeniden Kemalizm sopasıyla dövmeyi aklınızdan dahi geçirmeyin. Bir kere de siz Anadolu insanının geniş yüreğini, vatanına olan bağlılığını ve imanını anlamaya çalışın.
Takiyye yapmayandan korkmayın.
Kendi gibi olandan, elinde bayrağıyla tekbir getirenden bu ülkeye zarar gelmez. En fazla yaşam tarzınız uyuşmaz, o kadar? Ama unutmayın çok sevdiğiniz Mustafa Kemal de bu ülkeyi vatan yapan şeyin iman olduğunu biliyordu. Ama ne ki onu araçsallaştırdı.
İş Kemalizme dönüştüğündeyse dindarlık, şehre taşınmaması gereken bir ‘gerilik tezahürü’ olarak değerlendirildi.
***
Öyle değil ama...
Biz yeniden millet olacaksak 15 Temmuz’da yakaladığımız uzlaşmayı sürdüreceksek herkes elindeki sopayı yavaşça yere bırakacak.
Ama önce Kemalizm sopası bırakılacak. O sopayla bu milleti çok dövdünüz.
FETÖ’yü başımıza saran da o sopa işte.