Zülfü Livaneli; “ezanlar okunuyorsa bu da Atatürk sayesindedir” demiş.. Üstelik de bunu bir konseri sırasında, ezan sesini duyunca müziği durdurduğunda söylemiş.. İlginç bir tarih okuması.. Arabasının arka camına Atatürk imzası yaptıran rozetçi bebeleri böyle kandınyorsunuz demek.. Ne acı ki işte tarihi geri alma şansı yok.. Ancak hatalardan ders çıkararak ileri bakabiliyoruz.. Ve tarih, Atatürk’ün, sayesinde ezanların özgürce okunduğu değil, talimatıyla yasaklandığını yazıyor.. Daha ilginç bir detay vereyim.. Livaneli’yi anlıyorum. Son dönem solculann Kemalist ittifakı üzerinden bir alan açıyor kendisine.. Ve de saygı duyuyorum.. Fakat anlamadığım şu.. Politik tavnnı, tek parti döneminin baskıcı uygulamalarına isyan üzerine oturtmuş bir figürdü Livaneli.. Şimdi boydan boya Atatürk güzellemeleri yapıyor.. Vay be..
Siz biriyle karıştırdınız galiba!
Hülya Koçyiğit demiş ki;
1)Ölüm orucundakiler ikna edilmeli..
2) Kimsenin gazetecilik yaptığı için cezaevinde olduğunu düşünmüyorum..
Faşist Gezi kalkışması sürecinde, gezici şarkıcı tayfasının 3/5 festivali, belediyelerce iptal edildi diye ortalığı ayağa kaldıranlar, şimdi hadsizce Hülya Koçyiğit’i linç etmeye kalkıyor.. Neden?.. Bu milletin yanında durdu diye.. Hülya Koçyiğit bu be kardeşim.. Yavaş olun biraz.. Erdoğan'a kitap imzalatabilmek için kırk takla atan, çıkınca da, “yüzüne yüzüne 'çapulcuyum ben’ demek için gittim” diye kıvıran yeni yetmelerle kanştırdınız herhalde.. Bir ‘ameliyata giriyorum' dediğinde 80 milyon aynı anda dua etti bu insana.. Şimdi terör örgütlerinin ağzıyla infaz etmeye kalkıyorsunuz. Yel kayadan ne alır ki?..
Kılıçdaroğlu kim için yürüyor?
Adına ‘Adalet Yürüyüşü' diyor CHP.. Demek ki Kılıçdaroğlu birileri için ‘adalet’ istiyor.. Eğri oturalım doğru konuşalım.. Herkes için ‘adalet’ isteyecek değil herhalde.. Elbette öncelikli olarak ‘adalet’ istediği isimler olmalı.. Mesela diyor ki; ‘tutuklu gazeteciler’.. Kim onlar?.. Altan Biraderler, Ali Bulaç, Nazlı Ilıcak.. FETÖ medyası yani.. 'KHK ile ihraç edilenler' diyor.. Onlar kim?.. FETÖ, PKK veya DHKP-C’liler.. Tutuklu vekiller’ diyor bir de.. Enis Berberoğlu'ndan başka hangi vekil var cezaevinde?.. PKK’nın siyasi kanadına mensup isimler mi?.. Herhalde bu memlekette hâlâ 28 Şubat yargısı nedeniyle cezaevinde olan vatan evlâtları için yürüyeceğini zannetmiyordunuz Kılıçdaroğlu’nun..
Nerede bu insanların aileleri?
Açlık grevinde iki isim.. İki genç.. Nuriye ve Semih., ölümle pençeleşiyorlar.. Bu insanları girdikleri bu çıkışı olmayan yoldan sadece aileleri döndürebilir.. ‘Dava’ diye gördükleri radikal sol, bu iki gencin göz göre göre ölmesini bekliyor.. Ve hatta istiyor.. Çünkü ölürlerse, istismar edilebilecek iki ölü beden olacak ortada.. Eğer bir ailesi varsa bu insanların, çok geç olmadan sahip çıksın.. Bırakmasınlar terör örgütünün inisiyatifine.. Unutmamak lazım ki, devlet böylesi durumlarda açlık grevi sona ersin diye pozisyonundan taviz vermez.. Her haksızlığa uğrayanın kendini ölüme terkedeceği bir kapıyı kendi eliyle açmaz.. Bunu AK Parti diye düşünmeyin. Bu ülkede en büyük açlık grevi müdahalesi, solun Efsane Lideri Ecevit emriyle yapıldı.. Nerede bu Semih ve Nuriye’nin anneleri, babaları kardeşleri?.. Yoksa onlar için de, adına ‘dava’ dedikleri o şey, çocuklarının yaşamından kıymetli?..