Sayın Sırrı Süreyya Önder'in rahatsızlığı sebebiyle "meclisin çalışmalarına ara vermesi konusunda" uzlaşmıştı partiler. Meclise yakışır bir durumdu.
Meclisin sadece "aç-kapa" yapması bekleniyordu.
Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, Atalay'a dair kararı okuttuktan sonra Genel Kurulu kapattı...
Bu konudaki gelişmeleri "AYM-Yargıtay Hattı" başlıklı yazımda yazmıştım.
Bugün konumuz çok farklı...
İKİ YAPISAL SORUN
Birincisi "bağlayıcılık" meselesi.
Anayasa formülasyonu aslında yasaların "iptal" edilmesine dair kararlara göre yazılmış. Sonradan eklenen "bireysel başvuru" için bir istisna getirilmeyince, ihlal kararları da bu kapsama girmiş.
İkinci durum ise Anayasa m.14'teki "muğlaklık".
Aslında durum net ama AYM "böyle anlamak istiyorum" deyip bunu diğer yargı organlarına dayatıyor. Bireysel başvurular için buna yetkisi varsa açıkça düzenlenmeli. Bu muğlaklık mahkemelerin yorumuna kalmamalı!
DÜŞME KARARI
Meclis Başkan Vekili Bekir Bozdağ, Ocak 2024'te Atalay'ın vekilliğini düşüren kararı Meclis'te okuttu.
Karar ekim ayında Meclis'e ulaşmıştı. Okunması 3 ay sonra oldu.
Bu meselenin iç yüzü şöyle: Karar okunmadan önce Sayın Bozdağ İçtüzük şartlarına uyarak önce TBMM başkanının onayını alıyor, ardından "danışma kuruluna" bilgi veriyor.
Herkesin okutma kararından haberi oluyor böylece.
Bir anda genel kurulun kalabalıklaşması da bu yüzden...
Yani içtüzük ve teamüllere uygun adım atmıştı, Sayın Bozdağ.
İÇTÜZÜK NE DİYOR!
Meclis, çalışmalarını yine kendi yaptığı kurallar ile belirliyor. Buna İçtüzük diyoruz.
İçtüzük'e göre TBMM başkanı, gündem konusunda tek yetkili. Başkanlık divanının gündemini hazırlamak da "başkan sıfatı" ile "genel kurula sunuş" yapmak da onun yetkisinde. Vekilliğin düşürülmesine ilişkin durumda da aynı. Meclis Başkanının ya kendisi ya da talimatı ile olabilecek bir şey. Aksi halde Meclis başkanını neden seçiyor meclis? Seçmesin, başkanvekilleri "aklına gelenleri" genel kurula sunsun!
BERBEROĞLU MESELESİ
Hakkındaki kesinleşmiş yargı kararı gerekçe gösterilerek 4 Haziran 2020'de milletvekilliği düşürülen Enis Berberoğlu, yeniden Meclis'e dönmüştü.
Anayasa Mahkemesi'nin "hak ihlali" kararı doğrultusunda karar veren Ağır Ceza Mahkemesi'nin, "yeniden yargılamanın kabulü, infazın durdurulması, hükümlülüğün sona erdirilmesi" yönündeki kararı, TBMM Genel Kurulu'nda okunmuştu.
Dikkat ederseniz okunan AYM kararı değildi.
Atalay hakkında da Berberoğlu gibi bir karar yok yani!
AYM'nin ihlal kararı Ağır Ceza Mahkemesi veya Yargıtay kararı yerine geçemez.
KARAR DA TUHAF!
Atalay'ın vekilliği düşünce, bu işlemin iptali için AYM'ye başvuru yapıldı. Karar niteliği itibarıyla bir ilkti. AYM'nin -normal şartlar altında- "salt yasama" işlemi olduğu için "görevsizlik kararı" vermesi gerekiyordu. Öyle olsaydı da tartışma bitmezdi pek tabi... AYM "şeklen" bir kararın varlığını kabul edip iptal etseydi, bugün farklı bir durumu konuşuyor olabilirdik. AYM'nin "ortaya karışık" "yokluğun tespiti, karar verilmesine yer olmadığına dair" kararı, işi daha da çıkmaza soktu!
OKUNAN KARAR DA HATALI!
Okutma işlemi hukuka uygun değil. Bu bağlamda bir tartışma yok. Okutulan karar ise son karar değil, AYM'nin hak ihlali kararı yani ilk karar. Bu kararın tek başına hukuk dünyasında hüküm oluşturması mümkün değil...
BAĞLAYICI DEĞİL
Okutulabilecek tek karar vardı oda AYM'nin son kararı idi. Onu okutmayıp ilk kararı okutmak, bunu yaparken de Başkan vekilinin AYM kararının "hüküm kısmının bir kez daha hatırlatmak üzere okunmasına karar verdim" ifadesi zaten bağlayıcılığı olmadığının bir ifadesi. Katip üyenin terk etmesi ve tutanaklardan çıkarma, vekilliğin iadesinin mümkün olmadığını gösteriyor.
23 NİSAN KUTLU OLSUN!
Büyükler olarak tartıştığımız bu ve benzeri meseleleri, dilerim çocuklarımızın büyüdüğü zamanlara bırakmayız.
Çocuklarımız için de yeni Anayasa şart.
Değerli çocuklar, geleceğimizin yöneticileri, bizlere armağan olan bu Meclisi daha nice 100 yıllara taşımanızı diliyorum.
İyi ki varsınız!