G.Saray-Sivas maçında olduğu gibi, şampiyonun belli olacağı maçlardan önce; günü anlamına uygun olarak gösterişli tribün şovu yapmak, etik değildir. Federasyonlar buna izin vermez, vermemeli... Ama geçmiş yıllarda; maçın hakemini ve rakip takımı pskilojik baskı altında tutan bu uygulamalara göz yumuldu.
Havai fişeklerin patlatıldığı, ünlü sanatçılara konserler verildiği, aşırıya kaçan tribün süslemelerine yer verildiği bu tür maçlar; sahaya çıkan rakibin yenilmeye mecbur olduğu duygusunu aşılar. Hakem de bu atmosferden olumsuz etkilenir. Kararlarında tarafsızlığını koruyamaz.
Fatih Terim; spor etiği ve prosedürü açısından, maç öncesinde böyle bir organizasyonun yapılmamasını istemiştir. G.Saray şova niyetlense, federasyon sesini çıkaramazdı. Ama Terim; yanlışa prim vermedi. Helal olsun!
***
Tribünler gene de, kendi doğal seyri içinde müthiş görüntülere sahipti... Atmosfer harikaydı. Bu etik, olağan ve güzel olandı.
Maç başladığında tribün coşkusu o denli tavan yapmıştı ki; G.Saray'ın ampute takımı sahada olsa, ellerindeki değnekleri atar Sivas'ın üstüne öyle çullanırlardı. Golün atıldığı 8. dakikaya kadar; neredeyse her 30 saniyede bir pozisyon oluştu. G.Saray'ın gözünü şampiyonluk hırsı bürümüştü. Sivas neye uğradığını şaşırdı.
Tribünde astronot giyimli taraftarlar vardı. Maç gerçekten de Türkiye'de değil ,uzayda oynanıyor gibiydi. Doğa üstü bir şeydi... Ama erken gelen gol, kalçadan sakinleştirici iğne yapılmış gibi bir durulma etkisi yarattı. G.Saray'ın temposu ve baskısı düşmedi ama, gözü kararmış hali normalleşti.
***
Sivas; bu yumuşamanın etkisiyle direniş, hatta kafa tutuş fırsatları buldu. Hatta Erman'ın çok etkili ani uzak şutuyla, beraberliğe de çok yaklaştı. Muslera izin vermedi. Ama Burak Yılmaz'ın tabelayı ikileyen golü; şampiyonluğun ilanı, onayı ve garantisiydi. Sonrası fiesta, bayram, faşing gibiydi.
Kutlu olsun, helal olsun G.Saray...