Asrın seçimine son hafta kala bütün siyasi ve politik hünerler sergilenecek. Siyaset medeniyetimize, Politika ise batı medeniyetine ait bir kavram.Siyaset daha ziyade meşru araçlar kullanılarak icra edileni, yabancı dil kökenli Politika ise gayri meşru alanlara da taşan bir şekilde devlet yönetme ve yönetime talip olmayı çağrıştırıyor bana.
Siyasetçi deyince de mesela Abdülhamit hanı sani, Adnan Menderes, Turgut Özal, Erbakan Hoca, Tayyip Erdoğan, Davutoğlu hoca aklıma gelirken, Politikacı deyince İnönü, Ecevit, Demirel, Kılıçdaroğlu, Bahçeli vs gibi ve günümüzde de ekranlarda gördüğümüz palavracı, her türlü vaadi rahatça verirken yüzü kızarmayan, halktan oy alabilmek adına maddi manevi değerleri hiç sıkılmadan kolayca alet edebilenleri hatırlıyorum...
Bu hafta siyasetçisi de politikacısı da kararsızlık yaşayan seçmeni etkileyebilmek için arzı endam edecek.
Politikacıların terör bağlantılı olanları Kürt seçmeni etkileyebilmek için tehdit dilini çeşitlendirirken, batıda da marjinal kesimden oy alma adına pastel renkli pembe ceketini giymiş halde elindeki sazla türkü çığırıp kılıklarını daha da yumuşatmaya çalışacak. Alnı secdeli ümmetin Kürtlerini,TBMM’ine girdiğim zaman ilk işim eşcinsellerin evlenme haklarını savunmak olacak diyen terörcü partinin homosuna oy verdirtmek için yırtınıp duracaklar...
Bir kısım milli siyaset geçmişine sahip olup da, şimdi baba katilleri ile aynı safta olan politikacılar ise sözde “milli ittifak” larla, bir asır sonra tekrar düştüğü yerden ayağa kalkıp yürümeye başlayan merhamet medeniyetine arkadan asılmaya devam edecekler...
Merhamet medeniyeti Siyaseti ile halka hizmet etmek için gecesini gündüzüne katanlar ise, halkı aldatmak, gözlerini boyamak için çırpınan fesatçıların tersine yaptıkları asırlık maddi manevi hizmetleri, ulaşılamadıkları son insana da ulaşmaya çalışıp anlatabilmenin onurlu heyecanını yaşayacaklar...
Vatandaşlarımızın millet ve ülke için derdi tasası olanları, işyerlerinde, kahvehanelerde, oturdukları binada komşularıyla, akrabaları, arkadaşları ve dostlarıyla çay çorba bahanesi ile bir araya gelip dostlarının tercih noktasında yanlışa düşmemeleri için sorumlu bir vatandaş olarak asırlık önemdeki tarihi görevlerini yerine getirecek, bu son hafta.
Çünkü Allah muhafaza, bu ülke, çok uzak değil bundan 13 sene öncesinde olduğu gibi ve tıpkı şimdi satılığa çıkan yanı başımızda komşumuzYunanistan gibi dibe vurursa artık bir daha toparlaması çok zordur. Aynı zamanda mezhep savaşlarının içine çekilmeye çalışılan bu vatanın evlatları olarak böyle bir felaketten sonra gidecek hiç bir yerimiz yoktur...
20 milyon kilometre kareden ufala ufala çekildiğimiz son 780 bin kilometrekare vatan toprakları son kaledir..!
Hiç şüphemiz yok ki, piyasada çeşitli tantanalarla illüzyon yapmaya çalışan irili ufaklı muhalefet tek bir amaç etrafında toplanarak ülkeyi 13 sene önce olduğu gibi nasıl İMF’nin eline düşürürüz, nasıl 1milyar dolar para bulabilmek için Avrupa sokaklarında kapı kapı dilencilik yaptırırız gayretinde olsa da Allah’ın izni ile başaramayacaklar..!
Okulunu başarı ile bitirip diplomasını alacakken sahneden, ağzı burnu kapatılmak suretiyle alaşağı edilmeye çalışılan başörtülü hemşire kardeşimizin görüntüsü hala gözlerimizin önünden bir filim gibi geçmektedir. Türkçe bilmediği için, hapishane demir parmaklıkları ardındaki çocuğu ile konuşamayanKürt ananın mahzun hallerini unutmadık..!
Ekonomik felaketin kaynağının faiz olduğunu haklı olarak ilan edip, kaldırılması için yıllardır çırpınan kardeşler, artık Zıraat bankası aracılığıylaFaiz ‘siz bankacılığa başlamış bir devleti ve 13 yılda nereden nereye gelindiğini çok iyi hesap etmeliler...
Tarihi sorumluluğumuz gereği Ferasetle bakıp değerlendireceğiz..!
Feres, arapça AT demektir. Feraset de at bakışıyla bakmak. Yani 360 derece, baktığında her tarafı görmek, önünü, arkasını, altını üstünü, içini dışını, her yeri görmek manası taşır.
Ferasetle bakmak, çevrede olan biteni ve sırtına vurulan yükü görüp ürkmesin, sadece verilen istikameti görüp oraya doğru koşsun diye atın gözüne vurulan AT GÖZLÜĞÜ bakmak manası taşımaz..!