Ben yeni geldikçe tekrar ederim, Anadolu'nun kapılarını bize açan Alpaslan'dan son Selçuklu sultanı 2. Gıyaseddin Mesud'a kadar tüm Selçuklu sultanları, Osman Gazi'denVahiduddin'e kadar tüm Osmanlı padişahları, Atatürk'ten Erdoğan'a kadar tüm cumhurbaşkanları artılarıyla eksileriyle bizim kültürümüzün bir parçasıdır. Hepsinin artılarını alır eksilerini tarihi değerlendirmelere bırakırız.
Bu bağlamda 33 yıl Osmanlı devletini ayakta tutan Sultan 2. Abdulhamid de tarihe damgasını vurmuş en önemli devlet büyüklerimizden biridir.
Üstad Necip Fazıl onu değerlendirirken Kanuni ile mukayese eder. Belki Kanuni'ye haksızlık ama Abdülhamid'i tarif açısından önemli bir tespit yapar, der ki: 'Kanuni Himalaya yüksekliğinde bir tepenin üzerinde kibrit çöpü boyunda bir insan, Abdulhamid dağın eteklerinde bir dev'
Bismarck'ın şu tespiti de önemlidir: "100 gram aklın 90 gramı Abdülhamid Han'da, 5 gramı bende, 5 gramı da diğer siyasilerdedir!"
Turgut Özakman, "Abdulhamid meziyet ve kusurlarıyla son imparatordu. Ondan sonra Osmanlı tahtının bir pırıltısı ve ağırlığı kalmamıştı." der.
İnsan olarak ebetteki eksikleri hataları vardır ama genel olarak değerlendirildiğinde Osmanlının en başarılı padişahlarından biri olduğunu bizzat tarihçiler söylerler.
İsmail Kahraman Bey'in TBMM başkanlığı döneminde Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen Abdülhamid sempozyumunda, onu derinliğinde tanıtan tebliğler sunuldu. Son konuşmayı İlber Ortaylı hoca yapmıştı. Nefes almadan dinlediğimiz o konuşma bile tek başına Sultan Abdülhamid'in büyüklüğünü anlamak için yeterliydi.
Batının azınlıkları kullanarak devleti parçalama siyasetine karşı aldığı tedbirleri çoğu aydınımız iktidardayken anlamamış, kıymetini sonraları kavramış ve onun dönemini mumla arar hale gelmiştir.
Rıza Tevfik Bölükbaşı'nın 'Abdulhamid'in ruhaniyetinden istimdat' isimli şiiri durumu çok güzel özetlemektedir:
Tarihler ismini andığı zaman
Sana hak verecek ey koca Sultan!
Bizdik utanmadan iftira atan
Asrın en siyâsi padişahına.
Padişah hem zalim hem deli dedik,
Îhtilale kıyam etmeli dedik,
Şeytan ne dediyse biz belî dedik,
Çalıştık fitnenin intibahına!...
Divane sen değil, meğer bizmişiz
Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz,
Sade deli değil, edepsizmişiz,
Tükürdük atalar kıblegahına!
İşin en vahim tarafı ise siyasetçi bir hanımefendinin Abdülhamid dönemini istibdat olarak niteleyen ve Abdülhamid üzerinden başkan Erdoğan'ı istibdat ile yaftalayıp, Osmanlı'yı yıkan İttihad Terakki'nin misyonunu üstlenmişçesine " Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet, adalet, müsavat ve meşveret" sloganı attı.
Mecliste gurubu bulunmasına, ülke çapında özgürce siyaset yapmasına, doğrudan cumhurbaşkanına ağzına gelen her aşağılayıcı sözü sarf etmesine rağmen istibdattan bahsetmesindeki tenakuzu milletin takdirine bırakıyoruz.
Biz Sultan Abdülhamid'i rahmetle anıyoruz.
Emperyalist güçler PKK ve FETÖ gibi terör örgütleri eliyle Türkiye'yi tehdit ederken, bu iki örgütün arkasındaki çevrelere selam çakarcasına açıklamalar yapan siyasilerimizin milliği tartışmalıdır!
Ana muhalefet lideri son Van ziyaretinde, "Kavala'nın Demirtaş'ın serbest kalmasını istiyorsanız bize katılın." mesajı emperyalizmin maşası PKK' ya selam vermenin öteki adıdır!
Türkiye, Rusya Ukrayna savaşında dünyanın takdir ettiği denge politikasıyla beğeni toplarken, bir ayda 4 kez ABD büyükelçisiyle görüşen hanımefendinin okyanus ötesinin ağzıyla açıklama yapması manidardır!
Şu ifadelere bakın sanki ABD'de Beyaz Saray sözcüsü konuşuyor:
"Türkiye Rusya ile kurduğu asimetrik ilişki modelinden ayrılmalı; kendini kırılgan hale getiren S 400'lerden kurtulmalı; Akkuyu Nükleer Santrali derhal millileştirilmeli; bölgesel risk oluşturabilecek Kanal İstanbul projesi durdurulmalıdır."
Önce 'Ömer'in yolu' diyerek dindarlara mesaj gönderen, sonra Ömer'in yolunun Türk milletine zarar verdiğini ilan eden Medeni Bilgiler kitabına sarılan hanımefendinin koyduğu istikamet işaretleri şaibesini korumaya devam ediyor.
Hele de içerde ve dışarda hemen her tarafta, FETÖ sempatizanlarının bu hanımın partisine destek vermeleri şaibeyi iyiden iyiye katmerleştiriyor!