Kolay değil... Sezona startı resmen vereli az bir zaman oldu. Futbol takımlarının forma girmesi birkaç ayı bulur. Buna bir de takıma yeni katılan oyuncuların kadroya adaptasyonunu ve Prandelli’nin sisteminin tüm oyuncular tarafından anlaşılmasını ekleyin, Galatasaray’ın önünde daha epey bir zaman var demektir.
Öncelikle şunu belirtelim. Roberto Mancini ile Cesare Prandelli arasındaki en büyük fark, yenisinin eskisinden daha ofansif bir takımı tercih etmesi. Mancini, çok garantici bir antrenördü. Skor ne olursa olsun, oyunu sürekli kontrol etmeyi düşünen bir mentaliteye sahipti. Prandelli de İtalyan ama, sanki Mancini ile farklı ekollerden gelmiş gibi... Hücumu daha çok seviyor ve takımını mümkün olduğu kadar ileride tutmaya çalışıyor. Zaman zaman risk de alıyor. Mancini’yi risk alırken hiç görmemiştik.
Prandelli’nin elinde Türkiye standartlarının üzerinde bir kadro var belki ama, sınırlama olduğu için belli sayıda yabancı kadroya girebildiğinden, Galatasaray’ın gerçek yüzünü Türkiye Ligi’nde değil ancak Şampiyonlar Ligi’nde görebileceğiz.
Dün yenilerden Tarık Çamdal sol bekte, Dzemaili orta sahada, onbirde sahaya çıktı. Tarık, milli takımda da oynayan yetenekli bir futbolcu ama, ofansif yetenekleri sınırlı. Eskişehirspor’da oynarken bu özellikleri sırıtmıyor ama Galatasaray’da pas, orta gibi yeteneklerini geliştirmesi şart. Dzemaili iyi futbolcu. Takıma adaptasyonu için daha zamana ihtiyacı var. Önündeki en büyük engel, ligde Felipe Melo’ya takılacak olması. Avrupa’da Melo ile yan yana önemli işler yapar.
Prandelli, maçın golsüz gittiğini görünce, sıra dışı bir değişiklik yaparak, hücum silahlarını tamamen değiştirdi. Burak, Bruma ve Sneijder’ı kenara alıp; Umut, Olcan ve Pandev’i sahaya sürdü. Umut’un direkten dönen kafası, maçın kırılma anıydı. Gol olsa, farklı bir maç ve skor, bizi bekliyor olacaktı.
Bruma ve Burak’ın, bu halleriyle, bu verimsizlikleriyle bu takıma girmeleri çok zor. Hele hele Şampiyonlar Ligi’nde, nefes bile alamazlar!
Galatasaray’ın gerçek yüzünü Anderlecht maçında göreceğiz.