Bazı filmler vardır duygusu o kadar ağır basar ki ne estetik ne teknik gözlem onları gölgeleyemez. Bazı hataları görmek bile o filmin sizin yüreğinizde yarattığı ağırlığı hafifletemez. İşte Babam İçin / Will böyle bir film. Bu film için söylenecek çok şey var. Öncelikle Galata Film adlı Türk şirketinin yapımcı olduğu bir üretim. Türk sinemasında daha önce de bazı şirketler yabancı yapımlara ortak oldu veya dünya pazarında yer aradı. Ama hiçbiri bu kadar ümit verici bir başlangıç yapamadı. Filmin kadrosunda Bob Hoskins ve Damien Lewis gibi İngiliz sinemasının ünlü isimleri yer alıyor. Will’i ilk sinema deneyimini yaşayan Perry Eggleton canlandırıyor. Filmin yönetmeni ise daha önce belgesellere imza atmış olan Ellen Perry. Bir kadın yönetmenin baba-oğul ilişkisine bakışı, üstelik bunu futbol, daha doğrusu taraftarlıkla ilişkilendirmesi ilgi çekici bir durum. Yönetmenlik açısından eleştiriler gönderebilirim. Perry aynı zamanda senaryosunu da yazmış filmin. Bazı çözümlemelerde kolaya kaçmış. Ama yazının başında dediğim gibi beni filmin duygusu daha çok ilgilendiriyor. Çünkü sonuçta ben de bir babayım ve oğulum.
Film annesini kaybetmiş olan Will’in babasının üç yıl sonra dönerek oğluna sahip çıkmak istemesiyle başlıyor. Rahibelerin baktığı ve okuttuğu Will bir Liverpool fanatiği. Yurttaki yatakhanede başucunda Liverpool bayrakları, masasında ise anne ve babasının mutlu günlerindeki resimleri gözümüze çarpıyor Will’le tanıştığımız ilk sahnede. Küçük Will’in bu Liverpool tutkusu babası Gareth’e olan ve görünmeyen bağdan kaynaklanıyor, aynı milyarlarca takım taraftarı gibi... Benim babamdan gelen ve oğluma bıraktığım Fenerbahçeliliğim gibi. Bizler bir takımı aslında tutarken kendi kimliğimizi cisimlendiriyoruz. Bu filminde beni etkileyen tarafı bu oldu. Will’in babasıyla yaptığı ilk görüşmede bir diyalog var. Baba Gareth oğluna gittiği bir final maçını anlatıyor. Çocuk yaşta tribüne gittiğini ve babasıyla beraber maçı seyrederken bütün maç boyunca babası üzülmesin diye dua ettiğini söylüyor. İşte bu diyalogda taraftar olmanın bir türlü tasvir edilemeyen duygusu muhteşem bir şekilde görselleştiriliyor. Çok başarılı bir diyalog.
GÖZYAŞLARINA BOĞUYOR
Will’in babası elinde iki bilet tutuyor ve müjdeyi veriyor. İstanbul’da oynanan Şampiyonlar Ligi finaline gidecekler. Will sevinçten çıldırıyor. Hem yıllardır görmediği babasıyla olacak hem de canı kadar sevdiği Liverpool’u seyredecek! Ama tam gidiş günü yaklaşırken babası ölür. Will babasından kalan son miras olan o iki biletle İstanbul’a gitmeye karar verir. Bakım evinden kaçar ve maceralı bir yolculuk başlar. Gözyaşlarıyla ona eşlik ediyoruz. Paris’e geldiğinde bir başka “yalnız” olan Alek ile karşılaşıyor. Alek, Will’in durumunu öğrendikten sonra ona yardımcı oluyor ve beraber İstanbul’a gitmeye karar veriyorlar. Buradaki diyalog da yüreklere kazınıyor. Biletleri sahte çıkıyor. Will artık isyan ediyor ve dudaklarından şunlar dökülüyor: “Biletler sahte, ben sahteyim, bütün dünya sahte.” Orada biz de diyoruz ki: “Hayır, ne sen sahtesin ne baba ne oğul sahte. Yalnız da kalsak bu dünyada babalardan bize kalan sevgiler sahte değil. Ve onlar bizi asla yalnız bırakmaz. Asla yalnız yürümeyiz. Onların sevgilerini cisimlendirdiğimiz Fenerbahçe, Liverpool, Trabzonspor ve diğer takımların sevgisiyle yürürüz. Bizden sonrakilere aynı mirası bırakırız.” Bu filmi bütün baba ve oğulların seyretmesini öneririm. İyi seyirler...
Orijinal adı: Will Yönetmen/ Senaryo:
Ellen Perry Oyuncular: B. Hoskins,
D. Lewis, J. March, G. Alderson, S. Gerrard, C. Ergüder, P. Eggleton
Tür: Dram, Spor Yapım:2011,
İngiltere, 102 dak.
Vizyondakiler
Gizemli Kadın
Amerikalı yazar Tom Ricks, eşinin ve kızının sevgisini geri kazanmak için gittiği Paris’te önce gece bekçisi sonra da aşık olunca hayatındaki her şey değişir.
Orijinal Adı: La Femme du Veme Yönetmen: Pawel Pawlikowski Senaryo: Douglas Kennedy, Pawel Pawlikowski Oyuncular: E.Hawke, K.S.Thomas, D. Chuillot, J. Papillon Tür: Duygusal Yapım: 2011, Fransa ve İngiltere, 86 Dak.
Karanlık Gölgeler
Collins ailesi küçük oğulları Barnabas, göç ettikleri Amerika’da bir balıkçılık imparatorluğu kurar. 20 yıl sonra Barnabas zengin ve iflâh olmaz bir playboydur... Ta ki bir güzele aşık olup Angelique Bouchard’ın kalbini kırana dek.
Orijinal Adı: Dark Shadows Yönetmen: Tim Burton Senaryo: Seth Grahame-Smith, John August
Oyuncular: J. Depp, E.Green, M.Pfeiffer, J.L. Miller
Yapım: 2012, ABD, 113 dak.
Blue Ray ve DVD'ler
SOĞUK SAATLER (2006)
Yönetmenliğini Elio Quiroga’nın yaptığı filmde, Alien etkisi yaratılmak istenmiş. Yaratıklar her gün ‘soğuk saat’ denilen zamanda ortaya çıkıyor...
DVD: Menü tasarımında filmin ‘sıkışma’ duygusu ve melankoli iyi işlenmiş.
Film: 6 / DVD: 4
BİSİKLETLİ ÇOCUK (2011)
Baba ve oğul ile anne ve oğul ilişkisi üzerinden keskin planlar ve hüzünlü çıkarımlarla ilerlerleyen film, bence ‘dengeli’ yaklaşımıyla iz bırakan bir başyapıt.
Film: 7 / DVD: 2
SÜMELA’NIN ŞİFRESİ TEMEL (2011)
Kaygısızlar ve Çiçek Taksi gibi kült dizilerle öne çıkan yazar Yılmaz Durmuş’un kaleminden çıkan yeni bir komedi denemesi. Son dönemde Recep İvedik serisinin ‘İş yapmasıyla’ artan mizahi örneklerin bir yenisi!
Film: 4 / DVD: 2