“Akşener’in partisine verdiğiniz gibi Babacan’ın ve Davutoğlu’nun partisine de vekil verir misiniz” diye sormuşlar Kemal Kılıçdaroğlu’na.
“Veririz elbette” demiş o da.
Verdi çünkü daha önce. CHP seçmeni “benim oyumu başka partilere neden peşkeş çekiyorsun” demediği için kendiliğinden bir “pazar” oluştu.
“Askıda vekil” uygulaması CHP, HDP, İP ve SP’den oluşan karşı ittifakın gündeminde o yüzden yeniden. “Erdoğan’ı düşürmek, Cumhur İttifakı’na zayiat verdirmek” heves ve hedefi “update” ediliyor.
CHP oylarıyla seçilip “adet” hesabıyla sağdan sayılarak İP’e verilen “vekiller” ayıbını “demokrasi için” diye ambalajlamıştı o günlerde CHP Genel Başkanı. Aynı gerekçeyi yine kullanmış.
Milletvekillerinin namusunu yere düşüren uygulamaya tekrar tevessül ediyorlar çünkü ihtiyaç olduğunu gayet iyi biliyorlar. Söylentisinden bile heyecanlandıkları Davutoğlu’nun ve Babacan’ın partileri kuruldu ama hiç bir çevrede merak uyandırmadı çünkü. Görüyorlar.
Anketler bunu söylüyor. GENAR’ın son araştırmasına göre Cumhur İttifakı son iki yılda oyunu artırmış, yüzde 55.2 olmuş. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise en yakın rakibine 4 kat fark atmış.
Allah’tan, muhalefet açısından bu ezici ortamı yine kendileri gevşetiyor.
Sırrı Süreyya Önder’in herkesin bildiği sırrı aşikar etmesinin ardından son güldürü de vekil transferiyle grup olabilen partinin grup başkan vekilinden gelmiş.
Şöyle demiş İP Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan:
“Buradan söylüyorum. AK Parti 2023’ü göremeden dağılır gider. Dağılırken de herkes birbirini satar, satamayan da diğerini kiraya verir.”
Kendini bilmezlik bu değilse nedir?
***VEFA DESTEK GRUPLARINA VEFASIZLIK OLMASIN!
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın paylaştığı bir mektubu okuyunca çok şaşırdım, utandım. Muhatabın yüce gönüllüğüne ise hayran kaldım.
Ankara Sincan’da Vefa Sosyal Destek Grubundan destek isteyen mektubun sahibi öyle kaba ve buyurgan, alt alta dizdiği talepleri öyle bitimsiz ve ölçüsüz ki isyan ettim.
Talep sahibi alınmasını istediği somon balığının, kedi mamasının, siyez ekmeğinin, kuru yemiş çeşitlerinin, takviye vitaminlerin, ısırgan otu tohumunun nerelerden nasıl alınacağını detaylı anlatıyor mektupta. Her biri Ankara’nın farklı bir çarşısından, ille de tarif edilen o dükkandan alınsın istiyor. Ve bütün bunları buyurgan ve çirkin bir dille ifade ediyor!
Çocuğundan istese yaptıramayacağı bir emir silsilesi...
Öğretmen olduğunu öğrendiğim Vefa Grubu gönüllüsü ise “aman bir maraza çıkmasın” diyerek sabırla karşılamış bütün talepleri.
Karşılanmalı mıydı bu talepler?
Bence hayır!
Temel ihtiyaçlarla sınırlandırılmalı çünkü talep listeleri. Makuliyet aranmazsa suistimallerin devamı gelebilir. Belki de vardır zaten de, haberimiz yoktur.
Oysa tıpkı sağlık çalışanları gibi Vefa Sosyal Destek Grupları da sosyal alanda en önde ve risk alarak çalışıyor iki aydır.
Sokağa çıkma yasağı bulunan 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olup da kimsesi olmayan vatandaşların temel ihtiyaçlarını karşılamak için koşturup duruyorlar.
Öğretmen, polis, jandarma, bekçi, AFAD personeli, din görevlisi gibi kamu çalışanları ile o ildeki STK’lar gönüllülük esasıyla katılıyor bu örgütlü iyilik hareketine.
Canları pahasına.
Daha geçen hafta Van Özalp’te PKK saldırısında iki Vefa Grup üyesi şehit edildi. Adana Yüreğir’de Vefa gönüllüleri, aralarında CHP Gençlik Kolları Başkanının da olduğu bir grup Vandal tarafından tartaklandı.
İçişleri Bakanlığının verdiği son rakamlara göre neredeyse iki ayda, 22 Marttan bu yana 6 milyon haneye ulaşmışlar.
Karınca gibiler ve bence de torunlarına gururla gösterebilecekleri birer teşekkür belgesini hak ediyorlar.
Onlar bizim elimiz gözümüz duamız. Hepsine ayrı ayrı vefa borcumuz var. Eşkıyaların hadsizlerin insafına terk edemeyiz.