Mezuniyet töreni bittikten sonra bazı teğmenlerin bir araya gelerek 8 sene önce kaldırılmış yemini, kılıç çekip şakırdatarak okumaları; siyasi ve ideolojik bir söyleme dönüşmüş olan bir sloganı atmaları öyle geçiştirilecek sıradan bir olay değildir.
Belki aralarında bunun farkına varmayan teğmenler olabilir ama olayın kendisi başlı başına bir ideolojik/ siyasi organizasyondur.
Kurumsallaşma bakımından Türkiye'nin en ciddi müessesesi ordudur. Orduda her söz her hareketin şekli bellidir.
O yüzden de ordu baştan aşağı disiplindir. Kendini nasıl takdim edeceğin, nasıl selam vereceğin, komutana nasıl hitap edeceğin, komutanın karşısında nasıl duracağın, elini nerede nasıl tutacağın, yürürken komutanın hangi tarafında olacağın hülasa bütün detaylar bellidir. Ordu mensubu bir asker astsubay ya da subay bunları bilir ve milimi milimine uygular.
Bir toplantı veya törenin nasıl yapılacağı bütün detaylarıyla belli olmanın yanı sıra günü gelmeden önce hata olmasın diye defaatle provası yapılır.
Dolayısıyla resmi törenden sonra kimi subayların bir araya gelerek kılıç çekmeleri ve iptal edilmiş bir yemini okumaları her şeyden önce ordudaki disipline aykırıdır.
Mezuniyet coşkusuyla bir araya gelip kılıcı çekebilir şarkı söyleyebilir ve eğlenebilirler.
Ama 8 sene önce iptal edilmiş eski yemini ezberden okuyacak kadar hazırlıklı gelinmişse ve hele de siyasallaşmış bir slogan atılıyorsa, olay sadece disiplinsizlik değil aynı zamanda ideolojik bir eylemdir.
İki yemin arasındaki nüans göz önünde bulundurulduğunda eylemin ideolojik olduğu daha net anlaşılır.
Hedef kimdir, amaç nedir, neden eski yemin okunmuştur?
Bu yemin iptal edildiğinde daha çocuk olan o teğmene bu yemini kim hatırlatmış ve kim ezberletmiştir?
Eylem hem disiplinsizlik hem ideolojik bir eylemdir!
Gerek MHP Genel Başkanının değerlendirmesi gerekse son olarak Başkan Erdoğan'ın "Birkaç tane kendini bilmez temizlenecek!" açıklaması fevkalade önemlidir.
Öte yandan, eylemde atılan "Mustafa Kemal'in askerleriyiz!" sloganı sol/seküler kesimin muhafazakâr kesime karşı kullandığı siyasallaşmış bir slogandır.
Bu slogana karşı çıkmak öyle birilerinin iddia ettiği gibi milli mücadeleye ve cumhuriyete karşı çıkmak değildir.
Bu slogan milli mücadelenin komutanına bağlılıktan ziyade, muhafazakâr kesimi tehdit için kullanılan siyasi bir slogandır.
Milli Mücadele'nin bel kemiğini muhafazakârlar oluşturmuştur.
Mustafa Kemal de 1924 yılına kadar dindar/muhafazakâr halkın değerlerine sahip çıkmış hatta meclisteki kavmiyetçilik tartışmasını anasır-ı İslamiyye söylemi gibi dini bir argümanla noktalamış; başkanlığında yapılan 1924 anayasasına devletin dininin İslam olduğu ve ilk görevinin İslam şeriatını uygulamak olduğu maddelerini yazdıracak kadar milletin değerlerine saygılı bir liderdir.
Sivas kongresinde alınan kararlardan, meclisin toplanması için gönderdiği genelgeye oradan camilerde okuduğu hutbeye kadar Mustafa Kemal Milli Mücadele boyunca dindar bir profil çizmiştir.
Dolayısıyla muhafazakâr kesimin milli mücadelenin komutanıyla sorunu yoktur.
1924 anayasasıyla fabrika ayarları düzenlenen cumhuriyet ile de sorunu yoktur.
Milletin, 1924 - 1950 arasındaki tek parti iktidarının başta cumhuriyetin fabrika ayarlarını bozmasıyla ve diğer uygulamalarıyla sorunu vardır.
Ve millet 1950 yılında eline geçen ilk fırsatta da tek partiye karşı tavrını koymuştur. Bu tavır bugün hâlâ devam etmektedir.
Tekraren söylüyorum ki milli mücadelenin komutanı olan ve İslam'ı yücelten bir Cumhuriyet ilan eden Mustafa Kemal ile muhafazakâr/dindar kesimin hiçbir sorunu ve sıkıntısı yoktur.
Değerlerine savaş açmış ve İslam'ı toplumdan soyutlama politikası gütmüş olan CHP ile sorunu ve sıkıntısı vardır bunu da ilk seçimde göstermiş ve hâlâ da göstermektedir.
Kılıçdaroğlu'nun helalleşme politikası da bu gerçeğin itirafı mahiyetindedir!
Yine unutulmamalıdır ki Mustafa Kemal aynı zamanda CHP genel başkanıdır, hayatının sonuna kadar genel başkan olarak kalmıştır.
Cumhuriyeti ilan eden ve ilk Cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal'i tarihimizin önemli bir şahsiyeti olarak görür ve saygıda kusur etmeyiz.
Artılarını takdir eder, eksilerinden dersler çıkartırız.
Ancak demokrasinin kökleştiği bir ortamda CHP genel başkanının tabulaştırılmasını da doğru bulmayız.
Milli Mücadelenin komutanı Mustafa Kemal milletin ortak değeridir.
Ama CHP'nin genel başkanı milletin ortak değeri olamaz.
O yüzden de muhafazakârlara karşı bir tehdit olarak kullanılan 'Mustafa Kemali'n askerleriyiz' sloganı birleştirici ve bütünleştirici değildir!
Nitekim CHP'nin eski il başkanı Canan Kaftancıoğlu bile bu slogana karşı çıkıyordu.
Askerimiz kimsenin değil milletin askeridir!
Ordumuz milletin ordusudur.
Milletimiz ordusunu Peygamber ocağı olarak görür.
Onun için de ordunun sadakati sadece millete olmalıdır!
Nokta.