Bu ülkede özellikle “malum-bölücü-yabancı taşeronu” medya içinde bazı “zibidiler” var, “asker düşmanı” doğmuşlar, “asker düşmanı” ölecekler!
Sözüm ona bu arkadaşlar “demokrasi âşığı”, sözüm ona “liberal-demokrat” aydın! YESİNLER SİZİ! Yüksek merdivenli binaların “asil” çocukları!
Terörist unsurları “sözde demokrasi fiyonguyla” paketleyip legal hale getirmeye çalışanlar, yine bu “asker-polis-devlet-millet düşmanı” kalemler...
Adamın sorası geliyor: Türk askeri sana ne yaptı arkadaş? Türk Devlet’i sana ne yaptı!
Sevgili dostlar, Türk Silahlı Kuvvetleri, “içindeki bazı bireylerin” vahim hataları sonucu 1960, 1980 ve 28 Şubat gibi süreçlerde “inanılmaz olaylara” imza atmış olabilir... Bu yaşananlar “toplumsal hatalarımız” sütünuna yazılmıştır ve “o günleri yaşatanların içeride-dışarıda kimler olduğunu” anlamamız açısından sorgulanması gereken detayları vardır! Paralel Yapı’nın KÜRESEL GÜÇLER’in isteği doğrultusunda TSK’ya saldırması da ayrıca doğru analiz edilmesi gereken bir süreçtir! MİLLİ UNSURLAR’ın kurum ve kuruluşlarımızdan temizlenme süreci 1993’te başlar.
Sevgili dostlarım, bu noktada soralım; “asker” kimdir?
Sensin, benim, babam, ağabeyim, dayım, komşum, arkadaşım...
Bu ülkenin sokaklarında büyüyen, dayağını yiyen, pis suyunu içen, kısacası hepimizin “yaşadıklarını” yaşayanlar...
Kimsenin “el üstünde” büyümüş, “baba beni şuraya başkan yap” dediği cinsten “saklı seçilmişleri” değil...
Asker, “yerleşik olamayanların içinden çıkan” ve maalesef her “kaos” döneminde “yerleşik düzenin” kurguladığı karmaşada “ortaya çıkmak” zorunda kalan, zaman zaman “kullanılan” içimizden birileridir...
Sevgili dostlarım, biz “dışlandık”, bunu da “asker yaptı” diyenlere ve özellikle “askerimize” son bir cümlem var: “Yerleşik düzen bu ülkenin halkı ile askerini 1960’tan itibaren hep karşı karşıya” getirdi ve maalesef çoğu zaman “gerçek halkı kendi amaçları doğrultusunda” asker sopasıyla ezdi...
2003 sonrasında her denklem ve dengede olduğu gibi bu ilişkide de durum değişti...
Bugün artık tam olarak uyanma zamanı; “Seçilmiş Lider, Millet, Asker, polis ve kurumlarımız” aynı taraf, karşı tarafta olanlar “yerel ve küresel” yerleşikler...
Daha açık ve net yazayım; BİZ “BİRİZ”, ONLAR “BİZDEN DEĞİL”! BİR olmalıyız ve göğsümüze giren hançeri de görmeliyiz!
Sonuç: Özellikle bazılarının, askerimizi bilerek “aşırı kötülediğini” ve bu yolla “yerleşiklerin ayrıştır politikası” doğrultusunda “lider-asker-halk-devlet” arasında “ayrılık” pompaladığını düşünüyorum. Bu tuzağa düşmeyelim! Kimin tam olarak “kim” olduğunun “belli olmadığı” günlerden geçiyoruz! Malum-Bölücü-Mandacı medya unsurlarına ve attıkları SON adımlara DİKKAT! Eline silah alıp askerimizi, polisimizi, bizleri öldüren ile elindeki kalemle bunu yapan canileri aklamaya, kurtarmaya, amaç peşinde adım atıyor göstermeye çalışanlar arasında TERÖRİST OLMA açısından fark olamaz! İkisi de TERÖRİST, ikisi de KATİLDİR!
Son söz: Bugün Çanakkale’de bizim için şehit düşen yüzbinlerce canımızı anıyoruz... Onlar “biz iyi yalşayalım, emperyalistlere teslim olmayalım” diye canlarını verdiler... Bugün bu ruhu anlamalı, idrak etmeli ve her kurum-kuruluşumuzda yaşatmalıyız... TAM BAĞIMSIZ GÜÇLÜ BÜYÜK TÜRKİYE...
Önemli not: Anneannem Keşan’da otururdu. Babası kendisini kundakta bırakıp Çanakkale’ye gitmiş ve şehit düşmüş. Babasını hiç görmemiş. Ama varmış gibi yaşardı. Hayattaki en büyük geliri babasından kalan şehit maaşıydı. Başka bir geliri asla kabul etmedi. O parayla herşeyi alırdı “Allah’a bin şükür yeter” diyordu. O parayla alınan kumaşla dikilen önlükle biz ilkokula gittik. O önlük emperyalist küresel azgın köpeklere karşı vermemiz gereken savaşın üniformasıydı bence... Yüce Allah, ÇANAKKALE’den neredeyse 100 yıl sonra bu ülkeye bu savaşı yapacak, “dünya 5’ten büyüktür” diyebilecek bir LİDER gönderdi... ÖNLÜĞÜMÜ ÇIKARMADAN O’NUN PEŞİNE TAKILDIM... Ben o önlüğü hiç çıkarmadım, çıkarmayacağım... SİZLER DE ÇIKARMAYIN, ÇIKARDIYSANIZ, GİYİN; GÜN, TAM BAĞIMSIZLIK İÇİN ÇANAKKALE’DE ŞEHİT DÜŞENLERİN AÇTIKLARI YOLU, HER ALANDA TAMAMLAMA GÜNÜDÜR... GÜN TAM BAĞIMSIZLIK GÜNÜDÜR...