Gerçek aşk ya sevgiye dönüşür ya da yeni aşk hikayelerinin oluşmasına zemin hazırlar. Marazi aşk benliği, hayatı ve geleceği ele geçirir. Aşk hastalığı sizi zihninizi ele geçirmeden önleminizi alın.
O olmazsa yaşayamayacak, mutlu, güçlü, değerli, yeterli olamayacak gibi hisseder. Bu artık aşk duygusu değildir, korku, tutku ve takıntıdır. Onun için iş menfaate ve bağımlılığa dönüşür. Ya her şeyi alttan alır, her şeye acı çektiği halde katlanır ya da karşısındakini aşırı şekilde kontrol eder ve bunaltır. Herşeyi karşısındaki kişi için yaptığını zanneder, ama asıl gayesi benliğini ezilmekten korumaktır. Gerçek aşkta âşıkın benliği git gide yok olurken, marazi aşkta bir balon misali şiştikçe şişer ve sonunda infilak eder.
Aşk hastalığını bilindik aşkla karıştırmamak gerekir. Her insan hayatının bir döneminde benzeri duyguları yaşar. Yaşaması hem gereklidir hem de güzeldir. Çünkü yaşanan her aşk kişiliği bir üst merhaleye taşır. Sağlıklı bir şekilde yaşanan her aşk hikayesi ayrılıkla bitse de bir sonraki hikayenin daha güzel olmasına zemin hazırlar.
Korku ve bağımlılık
Psikiyatri aşkı bir ilişkinin çocuksu bir süreci gibi tanımlar. Bu dönem heyecanlı, fırtınalı ve coşkulu geçer. Eğer herşey yolunda giderse bu coşku ve heyecan zamanla sevgiye, güvene ve saygıya dönüşür. İşte bir ilişkinin kalıcılığını belirleyen bu dönüşümün sağlanıp sağlanamamasıdır. Bu olmazsa ya ayrılık olur ya da aşkın yerini ruhsal bir hastalık alır. İşte biz bu ruhsal hastalığa marazi aşk, hastalıklı aşk, narsisistik (bencil) aşk, patolojik aşk, takıntılı aşk gibi isimler veriyoruz. Burada âşık ilişkiyi bir benlik mücadelesine dönüştürür. Bu artık aşk duygusu değildir, korku, tutku ve takıntıdır. Onun için iş menfaate ve bağımlılığa dönüşür. Ya her şeyi alttan alır, acı çektiği halde katlanır ya da karşısındakini aşırı şekilde kontrol eder ve bunaltır. Herşeyi karşısındaki kişi için yaptığını zanneder, ama asıl gayesi benliğini ezilmekten korumaktır. Doyurulamayan ve tatmin edilemeyen bir ego gelişir. Zamanla birliktelik katlanılamaz bir hal alır ve maşuk kaçmaya başlar.
Sorunun temelinde depresyon var
Aşk hastalığının altında birçok sebep yatabiliyor. Bazı taşkınlık yani mani tabloları kendisini hastalıklı aşk şeklinde gösterebiliyor. Nitekim klinik gözlemlerimizde takıntılı aşk yaşayan insanların birçoğunun arka planında maninin yattığını görüyoruz. Yine depresyon benliği zayıflatarak patolojik aşka sebep olabiliyor. Bağımlı, takıntılı, narsisistik, sınır (border-line) kişiliklerde de takıntılı aşk riski yükseliyor. Bazı insanlar ayrılmayı birinin kaybı gibi değerlendirerek kaybetme korkusuna yakalanabiliyorlar. Bu kişilerde ayrılıktan sonra patolojik yas reaksiyonu gelişebiliyor.
Psikiyatrik müdahale şart
Aşk hastalığı çok ciddi bir durumdur. Mutlaka bir psikiyatrik müdahaleyi gerektirir. Bazılarında intihar veya maşuka zarar verme riski gelişebilir. Böyle durumlarda kişinin yatırılarak tedavi edilmesi gerekebilir. Psikiyatrik müdahalenin yanında aşk hastalığının dinamiğinde var olan negatif düşünceler tespit edilip psikoterapiyle giderilmelidir. Aşk hastalığına yakalanan kişiler aynı tabloyu daha önce birkaç kez yaşamış oluyorlar ve hep aynı tip kişilerin kendilerini bulduklarına inanıyorlar. Halbuki kendileri her defasında aynı şekilde davranarak ya maşuklarını arsızlaştırıyorlar ya da kaçar hale getiriyorlar. Yani bir manada kendi “frenkeştaynlarını” yaratıyorlar. O yüzden çare bağlanma modellerini değiştirmek, travmalarından kaynaklanan bilinçaltı çatışmaları çözümlemektir. Bu konuda etkin psikoterapötik yöntemler ve EMDR gibi travma terapileri büyük başarı sağlamaktadırlar.