François Hollande, yüzde 51.8 ile Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı seçildi. Fransız seçimlerinin sonucunda, Nicolas Sarkozy’ye karşı oluşan cephenin etkisi var. Sarkozy’nin kendi elleriyle ektiği aşırı sağ tohumlar, yine kendi siyaseti hayatını bitirdi. Seçim kampanyası boyunca başta ülkedeki yabancılar ve Müslümanlar olmak üzere pek çok çevreyi hedefleyen Sarkozy, bu politikasıyla aşırı sağı besledi ve birinci turda yüzde 18’lik bir oy oranı almasını bizzat sağladı.
Sarkozy’nin kaşıdığı korku politikalarıyla büyüyen aşırı sağ, Fransız seçimlerinin gerçek sonucudur. Hollande’ın seçilmesi solun iktidara gelmesi değil, Sarkozy’nin gitmesidir. François Hollande da ülkede yükselen aşırı sağ tarafından elleri kolları bağlı bir siyasetçidir artık. Marine Le Pen’in Sarkozy’yi desteklememe kararıyla seçilmiştir çünkü, ülkedeki sağ oyların yüksekliğine rağmen. Seçimlerin hemen ardından işte bu yüzden Le Pen, Sarkozy’nin yenilgisi ve Hollande’ın seçilmesini kendi zaferi olarak görmektedir. Böylece ülkedeki sağın gerçek temsilcisi olarak, kendisinin liderliğindeki aşırı sağın geleceğini hesaplamaktadır. Hollande’ın, çerçevesi aşırı sağ tarafından çizilen bir fotoğrafın dışına çıkması mümkün olmayacak.
Bu çerçeve de, yabancı düşmanlığının bir trend olarak yükselişine devam edeceği ve başa gelecek olan siyasetçilerin de politikalarında bu trendin esiri olacakları bir fotoğraftır. Bu nedenle iki aday arasındaki TV tartışmasında konu göç konusuna gelince, sosyalist aday François Hollande, Nicolas Sarkozy’den farklı bir çıkış yapamamıştır.
İslamofobi konusunda da Hollande, “risk alacak” bir profil sergilememektedir.
Hollande, 10 Haziran’daki seçimlere kadar işbaşında olacak bir başbakan atayacak ve meclis seçimlerinin ardından çoğunluğu alacak olan parti, başbakanı belirleyecek. Adayların son anda arayı kapatmalarından yola çıkarak, cumhurbaşkanı ile başbakanın farklı partilerden geleceği bir Fransa’ya hazır olunması gerektiğini düşünebiliriz.
Francois Hollande ile Türkiye’nin AB üyeliğine yönelik Paris engelinin devam edeceğini şimdiden söyleyelim. Sarkozy’nin getirdiği engellere ek olarak, Hollande, Türkiye’nin AB üyeliği için Ermeni soykırım iddialarını tanımasını bir kriter olarak görüyor. Ermeni konusuyla da iş bitmiyor. Kıbrıs konusunda Hollande, Sarkozy yönetiminden daha sert yaklaşımlara sahip bir siyasetçi. Partisindeki Pierre Moscovici gibi Türk dostu bilinen isimler dahi Hollande’ı etkileyemeyecek gibi.
Hollande’da, Sarkozy’deki “Türkiye takıntısı”nın olmaması, belki gelecekten olumlu şeyler beklemek için bir neden olabilir. Fransa ve Avrupa’da Türkiye’yi bir beş yıl daha kolay günler beklemiyor.