Haftasonu Şanlıurfa’daydım.
İstanbul ve Ankara’dan 12 genç ile atladık uçağa. Şanlıurfa’da bölgedeki 100’ün üzerinde aşiretin genç veliahtıyla, gelecekteki ağalarıyla buluştuk.
Aşiretleri sadece dizilerden bilen genç arkadaşlarım için çok büyük bir sürprizdi aşiret kültürü. Şaşkınlıktan küçük dilini yuttu bütün ekip.
Muazzam bir kültürün, yumuşak huylu ve esmer, yanık tenli, mahçup ve içten insanlarla buluştukları yere sırasıyla Ur, Urhoy, Urhei, Orhei, Orhayi, Ruhai, Ruhha, Ar-Ruha, Reha ve Edessa isimleri verilmiş. En sonunda URFA olmuş, Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği kahramanlıktan dolayı bir de ŞANLI eklenince ortaya bugünkü ŞANLIURFA ismi çıkmış.
Şehrin akademisyenleri, doktorları, girişimcileri, kamu personelleri, öğretmenleri; kısacası vizyonu geniş olan kim varsa bir araya gelip KALKINMA AKADEMİSİ’ni kurmuşlar. Önce platform olarak başlamış, sonra da dernek olmuşlar. Başkanlığa da 30’lu yaşlarının başında bir genç sivil toplum lideri, Mahmut Barut’u getirmişler. Şehrin önde gelenlerinin başkanı 30’larının başında bir genç. Vizyon budur işte!
Aşiretlerin genç veliahtlarıyla, gelecekteki ağalarıyla önce bir yuvarlak masa toplantısı yaptık, sonra da ben 2 saatlik bir ŞANLIURFA 2050 vizyon konuşması yaptım.
Şanlıurfa’nın adeta iklimi Güneydoğu’da, kendisi Marmara bölgesinde. Vizyonu zaman zaman Türkiye’nin ötesinde. Gaziantep çok gelişti, çok ilerledi ama hızı ve kabiliyeti itibarı ile Şanlıurfa gelişim için gerçek bir rol model.
Aldığım birkaç notu şöyle sıralayabilirim.
- Bölge terörden artık bıkmış durumda. Şanlıurfa insani ve kültürel dokusu itibariyle teröre bölge şehirler kadar muhatap değil, içlerinde barındırmıyor ve dahası korkmuyorlar. Ama bölge şehirlere gidilip gelirken son yıllarda iyice unutulmuş olan korkular yeniden hortlamış durumda.
- Aşiret yapısı değişmiş, o devasa topraklar, araziler alt nesillere bölüşüle bölüşüle, küçüle küçüle aşiret fertlerine düşen zenginlik azalmaya başlamış. Bu da onları daha çok şehirde ticaret yapan esnaf ve tüccarlara dönüştürmüş.
- Yapısı değişse de aşiretlerin kendi içinde barındırdığı kadim kültür, asırlık medeniyet nüveleri aynı şekilde duruyor. Zenginliğini bile mahcubiyetle ifade edebilen, tevazu sahibi aşiret insanı ile karşılaştık çoğunlukla.
- En büyük endişe huzur şehirleri olan Konya, Kayseri ve kendi şehirleri Şanlıurfa’nın karıştırılması endişesi. Terör odakları, bu huzur şehirlerini karıştırıp “Bakın bu şehirlerde bile huzursuzluk var” fitnesi yayabilir. Çok dikkatli olunmalı.
- İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de üniversite okuyup dönen gençler ciddi derecede adaptasyon sorunu yaşıyor, onlar için şehre uyum sağlayacak bir yöntem bulunmalı. Belki de deneyimlerini şehirden hiç çıkmamış gençlerle paylaşabilecekleri bir platform kurulabilir.
- İbrahim Tatlıses hala şehir için çok önemli bir değer. Şanlıurfa’nın markalaşmasında çok büyük payı olduğunu söylüyorlar. Şöyle bir düşünüyorum da İbrahim Tatlıses’in içinde “Urfa” geçmeyen bir cümle kurduğunu hiç hatırlamıyorum. Seversiniz, kızarsınız ama bir sanatçı doğduğu şehre ancak bu kadar sahip çıkabilirdi, çıktı da…
- Şanlıurfa Müzesi önceki gidişimde henüz açılmamıştı. Bu kez gezebildim, tamamını yürümek isterseniz 4.5 kilometrelik bir yürüme yolunu göze almalısınız. Ama içerideki ihtişam, özen ve titizlik muhteşemdi. Gidilmeli, görülmeli.
- Halil-ür Rahman Gölü (Bilinen adıyla Balıklıgöl) adeta insanı 2015’den alıp önce bir 100 sene öncesine, sonra oradan alıp 500 sene öncesine, sonra da 1000 sene öncesine götürüp sonra da geri getiren bir muhteşem bölge, kesinlikle görülmeli.
- Hem tarihi hem de modern otelleri zamanın ve şehirden beklenenin çok çok ötesinde, sanki bir tatil beldesine ya da bir Avrupa şehrine (öyle herhangi bir şehre de değil, başkentine) gelmişsiniz gibi kaliteli oteller mevcut.
Bir de önemli figürler var Şanlıurfa’da.
Örneğin Eyyübiye Belediye Başkanı Mehmet Ekinci çok dinamik, gençlerle ilgili projelere kapılarını sonuna kadar açmış çok başarılı bir belediyeci. Sadece konuşan, dinlemeyen başkan profiline çok alışkın olduğum için beni şaşırttı.
Örneğin şehrin en önemli cerrahı ve Belediye Meclis Üyesi Ahmet İnan. Halk ona çok güveniyor, çok saygı duyuyor. Kendisi Yedi Güzel Adam’dan biri olan Mehmet Akif İnan’ın kardeşi, Necip Fazıl Kısakürek ile 6 yıl kadar birlikte kalmış, daha 4. sınıfta bir tıbbiye öğrencisi iken Necip Fazıl’ın “Benim iğnemi Ahmet yapsın” diyecek kadar güvendiği bir adam.
Örneğin Mahmut Barut, genç yaşında birçok sivil toplum liderliğini başarıyla tamamladıktan sonra bir de şehrin kalkınmasına önayak olacak bir platformu toplamış. Çok iyi isimleri Şanlıurfa ile buluşturuyor, şehrin vizyonuna vizyon katıyor.
Son olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik adeta şehrin ağabeyi olmuş. Sürekli Urfa’da, gece-gündüz halk ile temasta. Güneydoğuda bir şehrin dertlerini direkt kabinede olan bir siyasetçiye anlatabilmesi çok büyük bir kazanç.
Ve en ilginci de Şanlıurfa’dan her biri kendi alanında markalaşmış birçok farklı isim sayabilir halde döndüm.
Kasım Gülpınar, Zeynel Beyazgül, Ahmet Eşref Fakıbaba, Mehmet Ekinci, Nihat Çiftçi, Ahmet İnan, Abdurrahman Yetkin. Enteresan bir şekilde her biri farklı özellikleriyle Urfa’da tanınan, bilinen marka yüzler olmuşlar.
Bizi ziyaretimiz boyunca yalnız bırakmayan Badıllı aşiretinden Aziz Badıllı gerçekten hem aşiret insanı, hem bir dünya insanı nasıl olur, bunu bize gösterdi.
Üç aslan gibi cenvâger genç de bizimle gece gündüz ilgilenip Şanlıurfa misafirperverliğinin gençlere de hiç bozulmadan yansıdığını gösterdi. Yusuf Esen, Abdullah Beyazgül ve Fatih Dörtbudak’a da özel olarak müteşekkirim.
Güneydoğu’da, doğuda gençlerle buluşmaya devam edeceğim.
Konuşmak, beslenmek, dertleşmek ve yalnız olmadıklarını hatırlatmak için.
(Şanlıurfa’yı bir yazıda anlatmak mümkün değil, atladığım-unuttuğum her şey ve herkes için baştan affınıza sığınıyorum.)