Ülkenin taşına toprağına yatırım yapan, fabrika kuran, doğrudan yatırım yapan yabancı sermaye, normalde her ülkede makbuldür. El üzerinde tutulur... Anormal olan ise evsahibi ülkenin yabancı sermayeyi yolunacak kaz gibi görmesidir. Bir-iki yolunan kaz ilk fırsatta kaçar, başkası da bu olayı örnek görür ve geleceği varsa da gelmez... Hele ülke büyümeye muhtaç ve iş-aş yaratılması için sermaye arıyorsa ve buna rağmen yabancı sermayeye kötü davranıyorsa, kendi bindiği dalı keser... Evsahibi ülkenin hukuku taraf tutar, kendinden olanı korur, yabancının hakkını korumazsa, yine bindiği dalı keser. Evsahibi ülkenin işçisi yabancı patrona enayi muamelesi yaparsa, yine bindiği dalı keser.
Tabii ki Fransa’dan söz ediyoruz... Amerikan Goodyear lastik şirketi bir tarihte hata yapıp Fransa’da fabrika kurmuş... Hatayı da 5 yıl önce fark etmiş, çıkmak istemiş ama 5 yıldır çıkamamış. Bu fabrika geçen yıl da hikaye olmuştu, yazmıştık. Fransa hükümetin bakanı fabrikayı bir başka Amerikan şirketinin almasını istemiş, Amerikalı şirket patronu da ‘Siz bizi enayi mi sandınız. Bu tembel işçiler ve yüksek ücretle üretim mi olur? Gider Bangladeş ya da Çin’de fabrika alırım, orada üretip Fransa’ya ihraç ederim’ deyip ortalığı ateşe vermişti.
Amerikalı patron, fabrikada 1175 adet kendisine işçi denen, ama sabah binaya gelip çalışıyormuş gibi yapan Fransız nüfus olduğunu da söylemişti. Fabrikada bordroda olanların sayısı da 1175...
Aradan aylar geçti, sonunda şirket, alıcı olmadığı için fabrikayı kapatma ve herkesi çıkartma hakkına kavuştu. Beş yıldır buna uğraşıyorlardı. Ama önceki gün işçiler ayaklandılar ve şirketin iki yöneticisinini rehin aldılar. Yöneticiler fabrikada tutsak alındı, barikatlar kuruldu... İşten çıkartılacaklara yüksek tazminat karşılığında serbest kalacakları ilan edildi... Meğer bu yönetici rehin alma olayı Fransa’nın milli sporuymuş. Yabancı şirketlerde sık yapılırmış...
Fransız medyası ve kamuoyu keyifle durumu izliyor. Gerçi bu eylemin kanunda cezası varmış: 5 yıl hapis, 75 bin Euro para cezası... Ama eylem bir haftadan az sürerse pek kovuşturulmazmış. Polis de -durumu daha tırmandırmamak için- müdahale etmezmiş... Hem işçiler de yöneticilere iyi davranıp, dışarıdan yemek getirtirlermiş. Ayrıca da zaten zavallılar işsiz kalacağı için, durumları hoş görülürmüş, müş, müş, müş...
Başka ülkede Fransız yöneticiler benzer durumda rehin alınsa aynı havanın olmayacağı kesin. Ayrıca baskı altındaki tutsak yöneticilerin taahhütlerinin hukuki geçerliği yok. Yöneticilerin keyif için orada kalmadıkları kesin. Zaten -Bize iyi davranıyor olabilirler, ama özgür değiliz- diyorlar. İyi davranma denilen de: Adamlara işkence yapıp dövmüyorlar, yoksa hakaret ve sözlü taciz diz boyu...
Neyse ki bu acayiplik, başladıktan iki gün sonra 12 polisin fabrikaya gelip işçilerle konuşmasıyla sona erdi. Polis eylemin elebaşlarıyla görüştü, sonra iki polis binaya girip iki yöneticiyi aldı, arabaya bindirip götürdü. Eylemcilerin büyük öfkeyle anlattıklarına göre: Polisler -Ya bu adamları şimdi bırakırsınız, ya da Paris’ten onlarca polis ve panzer gelir, zorla fabrikaya gireriz, çatışma çıkarsa da hepinizi önce sopalayıp, sonra da hapse atarız- demiş... Bu samimi sohbetin ardından yöneticiler olaysız bırakıldı.
Sonuç, bütün olay akla ziyan unsurlarla dolu. İşletme kârlı olsa, kapanmaz. İşletmenin kârlı olmasından işveren kadar işçi de sorumlu. Amerikalı alıcı adayı fabrikaya gelip işçilerin sohbetle zaman geçirdiğini fark edip, -Ne iş?- diye sorunca... -Eeee burası Fransa!- cevabı almıştı. Fransız işçilerin verimli çalışmadığını, lütfen çalıştığını herkes biliyor. Yöneticiyi tutsak almak ise hepten acayiplik. Başka bir ortamda olsa keskin nişancılarla polis operasyon yapar.
Genelde ise imalat 3200 sayfa iş hukuku mevzuatı olan Fransa’dan, 10 kişinin yapacağı işi sendika zoruyla 25 kişinin yaptığı İtalya’dan, daha esnek koşuların ve düşük ücretin olduğu Asya’ya kayıyor. Son dönemde dünya para piyasalarında ve borsalarda başlayan çalkantı, reel ekonomileri de ilgilendiriyor. Borsa ve kur hareketi ötesinde üretim meselesi sürüyor. Otomobil lastiği her zaman her yerde lazım. Yabancı sermaye böyle kısa dönem çalkantıya bakmaz, ülkelerin orta dönem ekonomik gücüne, iyi evsahibi olup olmadığına, mevzuatına, ihracat altyapısına ve coğrafyasına bakar. Aklı erenler, bu çalkantı döneminde de gelişen piyasaların reformla, mevzuat esnekliğiyle küresel rekabete girip doğrudan yatırım çekebileceğini söylüyor. Zaman, çalkantı zamanında da reform yapma zamanıdır.
twitter.com/selimatalayny