Önümüzdeki hafta vizyona girecek olan Van Gölü Canavarı filminin oyuncuları Ceylan Yılmaz ve Naci Taşdöğen ile yapımcı ve senarist Mustafa Çetin, bir komedi filmini deprem acısını yaşayan insanlarla birlikte çekmenin dramını anlattı.
EVET belki çok başarılı bir film olmayacak Van Gölü Canavarı. Seyretmedik bilmiyoruz ama oyuncuları ve yapımcısının anlattığı ilginç hikayeyi sizin de okumanızı istedik. Filmin bütün kadrosu neredeyse uçak kalkacakken iptal olan yolculuk sayesinde depremden canlarını kurtarmış. Yapımcı Mustafa Çetin, Van Ercişli ve hala orada yaşıyor. Deprem sonrası senaryoyu değiştirip, oyuncularla depremin merkezine gitmiş. Filmin kadın oyuncusu Ceylan Yılmaz ise “Van Gölü Canavarı’nın filmini yapmaya gittik, deprem canavarıyla tanıştık” diyor. Oyuncu Naci Taşdöğen ise oradaki insanların bütün acılarına rağmen dükkanlarını kapatıp kendilerini izlemeye gelmeleri ve gösterdikleri sevginin unutulmaz olduğunu söylüyor. İşte komik filmin dramatik çekim öyküsü...
UÇAĞI KAÇIRDIK, KALACAĞIMIZ OTEL DEPREMDE YIKILDI
-Filmin senaryosu nasıl oluştu?
Mustafa Çetin.: Eski bir Halk Müziği sanatçısıyken 2007 yılında bir sinema filmi çekmek istedim. Bir senaryo yazıp Van’da film çekmeyi denedik ama olmadı. Sonra Van depreminden 10 gün önce kadromuzu kurduk. Mardin’e gidip gelmem uzun sürünce Van’a ekibi götüremedim ve kalacakları iki otelden biri yerle bir oldu. Oyuncular hayatta olduklarına şükrediyor.
-Çekim bölgesinde deprem olmuş, insanlar acılı ve siz orada bir komedi filmini kotarmaya çalışıyorsunuz...
Naci Taşdöğen.: İki duyguyu bir arada yaşamak buna denir. Hatta son gün Erciş’te dolaşırken 5.4 şiddetinde bir deprem oldu ve hasarlı bir bina gözümüzün önünde yıkıldı. O anda beni diziden tanıdılar ilgi gösterdiler ve herkes o anda depremi unuttu. Hatta dükkanını, işini, gücünü bırakıp sete gelenler, resim çektirenler vardı. Acılı günlerinde onları biraz olsun güldürmek bize de moral verdi. Biz de depremzedelerle konteynır kentte kaldık. Su yoktu, duş alamadık, tuvalete giremediğimiz oldu. Artçı sarsıntıların ardından kalaşnikof tüfek sesleri gelince biz ‘PKK mı’ diye sorduk meğer insanlar birbirini deprem konusunda uyarıyormuş. 20 gün boyunca biz de depremi ve acılarını yaşadık. Ben filmde duyduğu her şeyi yetiştiren, magazinsel, yerel muhabir Halil rolündeyim. Halil ve depremzede üç kafadarın “Buradan kopmayalım, gitmeyelim, memleketimizde kalalım” kararı da Van Gölü Canavarı’na uzanıyor.
-İlk filminizde o şartlarda konsantrasyonu nasıl sağladınız?
Ceylan Yılmaz.: Çabuk adapte olduk. Her gün çekim vardı. Van’da ciddi bir karakter olan yerel gazetecisi Seda rolündeyim. Van Gölü Canavarı’nı duyunca hemen yaymak geliyor aklıma ve bunu tüm Türkiye’ye duyuruyorum. İstanbul’dan gazeteciler geldiğinde onlara Van Gölü Canavarı’nı değil deprem canavarını gösteriyor. Filmin amacı da bu: Asıl canavar deprem.
-Senaryoda deprem yokmuş, sonra filmin odağına deprem girince bütün senaryo değişmiş, daha filmi seyretmedim ama biraz trajikomik galiba.
M.Ç: Kesinlikle. Bizim oraya gidemememiz, kalacağımız otelin yıkılması insanı vicdanen etkiliyor. Allah korudu. Van Ercişliyim ve depremde 26 yakınımı kaybettim. Deprem süreci sonrası İstanbul’a gelince “Bu senaryoyu değiştireceğim” dedim. Üç çobanın Van’ı terketmesi değil de depremde ailesini kaybeden üç arkadaşın yurdunu terketmeme hikayesine dönüştürdüm.
HALİL İYİ BİR DEDİKODUCU OLDU
-Türk sineması ağırlıklı olarak iki koldan gidiyor biri bağımsız filmler, diğeri de komedi filmleri. Yeni Türk komedilerini başarılı buluyor musunuz?
N.T: Espriler hep belden aşağı, uyuşturucu, kadın, üzerine ve bunu doğru bulmuyorum. Komedi oynamak ciddiyet ister. Durum komedisini oynayabilmek çok zordur. Ciddiyetinizi koruyup da senaryoya bağlı ya da senaryo dışında espri yapabilmek herkesin harcı değil. Başarılı bulduklarım da var, başarılı bulamadıklarım da. Televizyonda başarılı bulduklarım var. O da saysak üç parmağı geçmez.
M.Ç: İnsanları durum komedisi ile güldürmek istedik, küfürlere, belden aşağı laflara hiç gerek yok. Bir Kemal Sunal durum komedisi ile insanları güldürdü. Allah gani gani rahmet eylesin.
C.Y: Aslında komedi oynamayı daha çok seviyorum ama karşıma böyle bir rol geldi ve çok da keyifliydi. Çukurova Üniversitesi’nde Oyunculuk Bölümü’nü birincilikle bitirdim. Naci Ağabey’e ben de katılıyorum. Gerçekten performanslarını çok beğendim. Komik bir karakter, o kadar doğal oynuyor ki, o an yaşıyor onu, komiklik yapmıyor. O yüzden ona çok gülüyoruz. Bu film de gerçekten çok doğal. Dediği gibi belden aşağı espriler çok fazla yok.
M.Ç: Naci Taşdöğen’in Halil karakterini canlandırmasını çok istedim çünkü üzerine çok iyi oturacağını düşündüm. Millete dedim ki ‘Bakın Halil karakteri arka planlarda görünüyor ama film izlendiği zaman Halil en ön plana çıkacak’. İyi bir dedikoducu oldu.
N.T: Sen bana sahtekar, dedikoducu mu diyorsun? Vay alçak.
BANA OYUNCU BULUN, FİZİĞİ ÖNEMLİ DEĞİL
-Cast’ı nasıl kurdunuz?
M.Ç: Deprem sonrası senaryo değiştiği için kadroyu değiştirmemiz gerekti. Selahattin Ağabey’le (Taşdöğen) yeniden cast yaptık. Halil karakterini ve Seda karakterinin Ceylan olmasını ben istedim.
-Ceylan Hanım’ı nasıl buldunuz?
M.Ç: İsmini söylemeyeceğim bir kadınla anlaştım ama sonra daha bütçeli bir filmle anlaştığı için bizi pas geçti. Tam son dakika golü oldu. Ben de “Bana oyuncu bulun, fiziği falan önemli değil. Ceylan Hanım’ı da Mehdi karakterindeki İbrahim (Kumral) ‘Çok güzel ve iyi bir oyuncu var’ diyerek önerdi. Gerçekten çok iyi bir oyuncu.
İlk defa sanatçı görüyoruz abi!
-Yönetmenin ilk filmi olan, maddi zorluklar içeren ve deprem bölgesi Van’da geçen bir projede yer almaya nasıl karar verdiniz?
N.T: İnandığım bir projeyse ben para pul aramam. Yaz dönemine denk geldi, iyi oldu, oyunlarım da yoktu. Gittim, çektim, hiç de pişman değilim. Maddi zorlukları bugün çekmeyen bir yapımcı var mı? Sürekli olarak parasını takır takır alan oyuncu var mı? Var diyenin alnını karışlarım. 24 senedir bu piyasanın içindeyim hala çektiğim bir takım dizilerden ve sinema filmlerinden bile alacağım var... Çok mutlu oldular bizi orada gördüklerinde. ‘İlk defa sanatçı görüyoruz Abi. Hoşgeldiniz’ dediler.
SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ
-Artçı depremlerde hiç korku oluşmadı mı sizde?
C.Y: Son gün deprem oldu, ben farkında değildim. Zincirin sallandığını gördüm şaşırdım, çok acayip bir şeydi. Ama hiç korkmadım. Çünkü ben zaten bir şeyler yapmak istiyordum, nasıl yardım edebilirim, ne yapabilirim diyordum? Oraya gitmek, oyun oynamak... Ve bu karşıma çıktığında çok duygulandım. Bu sosyal sorumluluk projesi aslında.