Aşının zorunlu değil fakat zorlayıcı olması gerektiği yönünde, pandeminin başından bu yana onlarca yazı yazdım. Hâlâ da aynı noktadayım.. Zorunlu değil belki fakat zorlayıcı olmalı.. Çıkıp vatandaş, "ya hu bununla bu kadar uğraşacağıma olurum aşımı biter gider" demeli..
**
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen gece A Haber'deki mülakatında açık tavrını bir kez daha söyledi; ".. ben aşının zorunlu tutulmasına karşıyım.." dedi.. Fakat toplumun bir bölümü de, aşı olmayanlarla aynı otobüse binmek aynı sinema salonunda film izlemek istemiyor.. Nitekim Sağlık Bakanlığı da bunun için ciddi bir hazırlık içinde.. İnsanların topluca bulunduğu mekanlara girişte iki doz aşı ya da Pcr testi zorunluluğu için bir çalışma yapılıyor.. Hayata geçirilebilir mi?.. Esasında geçirilebilir.. Dahası aslında Dünya Sağlık Örgütü bu konuda tam bir konsensüs sağlayamadığı için daha fazlası yapılamıyor.. Yoksa tamamen zorunlu da olabilir aşı..
**
Bakın bunu savunduğum için söylemiyorum. İdare bu yönde bir karar alabilir ve bu vakte kadar yükseltilen bütün tezler bir gecede çöp olur.. Onu hatırlatıyorum.. "Sağlık Bakanlığı, nasıl olur da aşıyı zorunlu tutabilir?.. " Bir kez daha ve kalın kalemle altını çizerek ifade edeyim ki, benim tercihim bu değil. Çünkü biliyorum, bu yazımdan sonra benim için de; 'aşı olmayanlara dürbünlü tüfekle iğne fırlatın' dedi diye twitler atacaklar.. Değil kardeşim değil.. Ben zorunlu olması taraftarı değilim.. Ama şunu hatırlatayım ki bu ülkede bazı aşılar zorunlu.. Doğru mu?.. Üstelik de tıbbi açıdan üzerine yapılan tartışma çok daha büyük olmasına rağmen zorunlu..
**
Doğumundan itibaren bebeklere, BCG, Difteri-Boğmaca-Tetanoz, Hepatit, Kızamık-Kabakulak-Kızamıkçık, Suçiçeği, İfluenza Tip B ve Pnömokok aşısı zorunlu.. Bu aşılarla ilgili dünyada devam eden bir tartışma var biliyorsunuz.. Özellikle bebeklere uygulanan bazı aşıların çocukluk döneminde otizme yol açtığına dair bir kanaat hakim.. Bu da bebeklik aşılarını tartışmaya açıyor.. Çocuklarına aşı yaptırmayı reddeden aileler, aşıların; otizm, MS, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna yol açacağını söylüyor.. Ve özetle diyorlar ki; bebeklik çağında çocuklarımızı bir takım kimyasallarla tanıştırmak istemiyoruz.. Elbette bunun bir bilimsel dayanağı yok. Aşılarla otizm arasında bir bağ saptanmış değil. Ama bu konu sürekli olarak ısıtılıyor.
**
Fakat aşıların sonuç aldığı ortada. Misal çocuk felci nedeniyle sakat kalmış insanlar olurdu. Etrafınızda görmüşsünüzdür.. Bugün yok. Ama hastalık varlığını sürdürüyor. O yüzden aşıya devam.. Mesela, bizim kuşak hep kızamık olduk.. Bugün de var kızamık.. Ama çook hafif geçiyor.. Çok hafif fakat hâlâ var.. O halde aşıya devam.. Ama mesela Çiçek hastalığı 40 sene önce bitmiş.. Onun için aşı yapılmıyor artık..
**
Anlayacağınız idare isterse aşıyı zorunlu hale getirebilir.. Ama başta Cumhurbaşkanı'nın iradesi olmak üzere kimsenin bu yönde bir talebi yok. Amma aşının teşvik edilmesi için çeşitli zorlayıcı yollara başvurulabilir.. Bunda da çok dikkatli olunması lazım.. Teşvik etmek yerine inatlaşmayı beraberinde getirebilir. İşte en son kıraathanelerin aldığı karar. 'Aşısı olmayan giremez'.. Şimdi kıraathane müşterisi derse ki; "16 aydır satacağın bir bardak çayın hayalini kurdun, şimdi bizi içeri almıyorsun, ben de gelmiyorum kardeşim"... Olur mu?.. Olur..
**
Çaresini yazıyorum. Aşı yaptırmayanlara yasak değil aşı yaptıranlara imtiyaz getirin.. Örneğin aşı olmayanı kıraathaneye almamak yerine, dükkanı seperatörle ikiye bölün, aşı olana ayrı salon verin.. Sinemada aşı olanlar için ayrı seans ya da salon.. Otobüste aşı olanlar için ayrı servis.. Restoranlarda, 'aşı olanlar içeride aşı olmayanlar bahçede' gibi bir düzenleme.. Ayrımcılığı pozitif yönde yaparsak daha verimli bir sonuç alırız..