1- 1699 sonrası Osmanlı topraklarına gözünü diken dönemin “emperyalist olma yolundaki” güçleri kaç bölümde analiz edilebilir?
2- Papalık etkisinde olan kara Avrupası ve özellikle reform sonrası bu bütünden kopan İngiltere-Hollanda ikilisi ve özellikle sonrasında tek başına kalarak Amerika kıtası, Hindistan, Çin ve Osmanlı topraklarında oyun kuran İngiliz Aristokrsisi, nasıl analiz edilebilir?
3- Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu hazırlayan Almanya-İngiltere denklemi ve denklem içi çekişme bugün tam olarak “son buldu” denebilir mi? Yoksa hala bu arkadaşlar kendilerini 1839-1923 ve 1923-2003 arasındaki etkilerinde mi görüyorlar!
4- Amerikan iç savaşında “savaşan taraflar” tam olarak nasıl tarif edilebilir?
5- Katolik Avrupa ile Ortodoks coğrafyasındaki ilişkiyi iyi değerlendiren ve bu yolda lehine bir denklem kuran Osmanlı’nın pozisyonu yeniden kazanılabilir mi?
6- Papa liderliğindeki Avrupa’nın Ukrayna’da oynadığı oyun ve Rusya’nın pozisyonu ile Gezi olaylarından itibaren Türkiye’de gelişen süreç ve Mısır’da ortaya çıkan darbe arasında BENZER noktalar nelerdir?
Sevgili dostlar, yukarıda sorduğum sorular sonrası ABD-RUSYA denkleminden yola çıkarak daha önce paylaştığım tezimi bir kez daha açarak konuya girmek ve özellikle “BİZİM İÇİN YENİ BATI” sorgulamasını tamamlamak istiyorum...
Başlarken bir tespit yapalım: “yeni dünya düzeni ve oluşacak 3 güç odağı” sorgulamamızda çok önemli bir detay var; ortaya çıkan ve artık gözle görülür hale gelen “Türkiye-Avrasya-Ortadoğu” çizgisinin en önemli desteği, yeni düzende de “üç ana merkezden biri olacak” olan Amerika... Daha açık yazayım; Türkiye-Avrasya/Rusya-Ortadoğu denkleminde “önemli ve esnek olacak” özellikle tutumu ile 1800’lerin başından bugüne İstanbul-Moskova çizgisi üstüne oynayan Avrupa’ya karşı duruşumuzu güçlendirecek bileşen Amerika! Obama’nın Amerika’da BAŞKAN seçilmesi, Amerika kıtasında ezilen, sömürülen insanların, İngiliz Emperyalizmi ve bugün devam eden uzantılarına özellikle askeri-endüstriyel güçlere karşı bir başkaldırısı!
Bu noktada konuyu açmak ve bir tanımlama yapmak istiyorum; Türkiye-Rusya-Amerika ve Türkiye-Ortadoğu-Amerika üçgenleri genleşme stratejilerimizde temel alacağımız yapılar... Bunun da anlamı çok açık; ne tam olarak Avrasya çizgisinde eriyip “stratejik ortağı” kaybetmek, ne de Amerika ile “4 Temmuz ilişkisine” dönüp ileri bakıp sorgulama yeteneğimizi yitirmek... Hedef “DENGE” konumunda kalarak bağımsız bir şekilde ilerleyebilmek... Yaptığım tanımlamalarda bütün stratejiyi üstüne kurduğum en önemli kavram DENGE ve Türkiye ezilmeden-ezmeden dengeyi kurma şansına sahip birkaç ülkeden biri...
Sevgili dostlar, Türkiye zaman zaman “çıkış ve ataklar” yapınca, içeriden yürütülen DENGE politikasını anlayamayanlar ortalığa dökülüyor; vay Türkiye Batı’dan Doğu’ya mı kayıyor? Anlayamadıkları da burası; Türkiye kaymıyor, eksen çizerek yoluna devam ediyor ve BATI ile bağını da güçlendirip daha sağlıklı bir noktaya taşıyor. Bu noktada önemli detay ve soru; BATI neresi veya BATI dediğimizde nereyi işaret ediyoruz? Çok açık yazayım; YENİ DENKLEM içinde Türkiye için YENİ BATI artık tek başına AMERİKA! Avrupa’ya ve üstümüze külfet olabilecek maddi-manevi uzantılarına ihtiyacımız yok. Bana göre YENİ DÜZEN içinde yer alacak “3 GÜÇ” arasında Avrupa zaten yok ve olmayacak...
Sonuç: Türkiye yıllarca “BATI’dan kopmayacağım” diye Avrupa ve uzantılarının yükünü, pisliğini, külfetini çekti. Kendini kullandırdı, aşağılandı, hor görüldü. Bugün artık buna ihtiyacımız yok ve en önemlisi YENİ DÜNYA DÜZENİ DENKLEMİ içindeki “BATI” değişkeninde Avrupa diye bir parça da yok ve olması da imkansız. BATI GÜÇ ODAĞI’nı bütün değerleri ile tek başına artık Amerika kıtası temsil ediyor ve bu temsil güçlenerek devam edecek... Daha vurucu şekilde ifade edeyim; YENİ DENKLEMDE Avrupa diye bir bileşen olmayacak!
Son söz 1: YENİ DÜNYA DENKLEMİ üç büyük ana bileşenden oluşacak; Amerika Kıtası, Türkiye-Rusya-Avrasya-Ortadoğu çizgisi ve Çin-Hindistan-İran bileşkesi... Bu yapı içinde Türkiye bütün bileşenlerle birlikte olma şansına sahip ve geçmişten getirdiği doku buna müsait. Türkiye için yeni dönemde 4 ana kritik detay var; 1-Amerika ile ana ortaklığı kaybetmeyecek hatta daha da derinleştirecek, 2- Rusya ile yeni denklemi kurmaya devam edecek, 3- ABD-RUSYA-TÜRKİYE denklemini doğru kurgulayacak, 4- Avrupa ile vakit kaybetmeyerek ilişkiyi NORMAL bir düzleme çekip, sabal üyelik üzerinden sömürüye izin vermeyecek...
Son söz 2 : Türkiye, gerektiği anda doğru zamanlama ile adımlarını atabilirse, YENİ DÜNYA DÜZENİ ve DENKLEMİ içinde “en noktasına” varabilme potansiyelini taşıyan birkaç ülkeden biri! Bu gerçeği görmek ve gerekli adımların atılmasını sağlamak her Türk vatandaşının görevi! YAZIK OLMASIN binlerce yılın, bu coğrafyanın, bu toprakların hakkına!
Önemli not: Alman Cumhurbaşkanı ziyareti sonrası ve sırasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Başbakanı hakkında hakaret ve tehditi aşan yorumlar ve siyasilerin görüşleri Alman basınında ve içerideki Alman sermayeli “malum medya” grubunda yer aldı. Hepsinde aynı cümle vardı; “Türkiye ile AB ilişkisini kopartalım ve hakettikleri yere gönderelim”! İnanın çok üzülürüz! Ve siz hiç merak etmeyin; BİZ HAKKETTİĞİMİZ YERE hızla ilerliyoruz ve artık daha da hızlı koşacağız!