Tasavvufun bir fikir, bir dünya görüşü, bir devlet sistemi olarak cemiyete teklif edildiği İdeolocya Örgüsü adlı eseri için Üstad "Bu eseri yazmak için yaratılmışım" diyor.
Bu muazzam eserin ve tabiî ki Büyük Doğu fikriyatının üzerindeki mührün sahibi Esseyid Abdülhâkîm Arvasî Hazretleri.
Üstad'ın "O'nunla tanıştıktan sonra kalemime bereket geldi" dediği Manzûru Nazârı Pirânı Kiram Arvasî Hazretleri'nin perde arkasına geçişlerinin sene-i devriyesi yarın; 27 Kasım 1943.
Arvasî Hazretleri, Üstad Necip Fazıl Kısakürek'i bu ümmete hediye eden isimdir. Kurtuluş Savaşı sonrası madde planındaki fakirlikten daha beteri manevî planda yaşanmaya başlanmış, Batılaşma adı altında halk Batı'yı maymun gibi taklit etmesi için zorlanmış, bu zorbalığa direnenler darağaçlarında idam edilmişlerdir. İşte bu vetirede özgüveni kaybolan, sindirilmiş Müslüman Anadolu halkına tekrar özgüvenini, şahsiyetini, Arvasî Hazretleri tarafından meydan yerine atılan Üstad Necip Fazıl Kısakürek kazandırmıştır.
Arvasî Hazretleri Batıcılara karşı, "Necibim" dediği Üstad üzerinden oyununu kurmuştur!
Büyük İrşad Kutbu Abdülhâkîm Arvasî Hazretleri bir gün Kapalı Çarşı'dan geçerken bir esnaf:
- Efendi Hazretleri dua edin de Allah Muhammed ümmetini kurtarsın!
Der.
Efendi Hazretleri,
- Siz bana Muhammed Ümmetini gösterin, ben de size onun hemen kurtulduğunu haber vereyim.
Diye buyurur.
"Ümmeti Muhammed" olmanın yolunu da şu sözlerle gösterir:
"Dinî işlerde bid'atlerin türemesi öyle bir fitnedir ki, zararı bütün mahlûkları sarar. Bunlardan biri de cihad ve gazada gevşeklik ve tembelliktir. Burada bir nükte vardır ki, münafıklığın alâmeti olmaya kadar gider. O da şehitlik nimetinden kaçınmak... Şehitlik, İslâm'ın kuvvet bulması yolunda can vermektir. Her mümin fert, bu yüksek makamı kalb ve zevk yoluyla benimsemeye, istemeye memurdur. Bu sır icabı olarak Resûl ve Nebîlerin birçoğu, sahâbilerin ekserisi ve Peygamber evlâdının hepsi şehadeti arzulamış ve o yolda ruhlarını teslim etmişlerdir."
"Düşman korkusu çekenlerin işleri başka türlü olur... Düşmandan korkma Allah'tan kork ki, seni her şeyden korusun!"
"Dünya alâkası Şeriat hududu içinde çerçeveli kalacak olursa, dünyanın mazarratından kurtuluş hasıl olur. İslâm'ın dünya alâkası, onun, ancak ahirete ekin sahası teşkil etmesi ve ebedî kurtuluşunun yolunu aramaya bir vesile zemini açması bakımından olabilir; ve bu ölçüyle dünya alâkası ne kadar fazla olursa olsun, hakikatte dünya hesabına menfi ve ahiret hesabına müsbet bir netice doğar."
"İnsanda madem ki sevme, üzülme, ağlama gibi hissi haller vardır, öfke de onlar içindir. Gazabın makbul ve memduh olan şekli, Allah hakkını korumada, Müslümanların mal ve kanını muhafazada, evini ve şahsını müdafaada gösterilendir."