Galatasaray maçlarının bitiminde hemen hemen aynı şeyleri yazmaktan bıktık usandık. Sahada oynayan takımın Galatasaray olmadığına, gerçek Galatasaray’ın yolculuğa çıktığına ve önümüzdeki yıl geri geleceğine inanmaya başladık.
Sarı-kırmızılı kulüp transferler yaptı. Sağ beke Linnes’i aldı. Adam 90 dakika kulübede oturdu. Donk Kasımpaşa’dan geldi. Kimse kusura bakmasın ama keşke Kasımpaşa’da kalsaymış! Orta boy takımlarda parlayan futbolclar, büyük takımklara gittiklerinde genellikle pek tutunamazlar. Bunun o kadar çok örneği var ki... Galatasaray, Ünal Aysal son döneminde 15’e yakın Türk futbolcu aldı. Bunların hepsi de kendi takımlarında parlayan ve göze çarpan isimlerdi. Bu futbolculardan hiçbiri yok şimdi ortada. A takımının, B takımının, C takımının iyi futbolcusu olabilirler. Ama Galatasaray’ın futbolcusu değil hiçbiri de.... Eğer siz yılda 60-65 maç oynamayı planlıyorsanız, yurtiçi ve yurtdışında sahaya çıkıyorsanız; ona göre deneyimli ve büyük takım baskısını taşıyabilecek oyuncular almak zorundasınız.
Osmanlı maçına gelince... Galatasaray maçı rahatlıkla kazanabilirdi. Ama öyle goller yedi ki... İnanın bizim gazetenin spor servisinden bir takım çıkarsak, bu golleri yemez! Gollerde çok bariz savunma hataları olduğu gibi, son 2 yıldır Galatasaray’ı kurtaran Muslera bile nazara gelmiş olmalı ki, ciddi hatalar yaptı.
Galatasaray’ın artık silbaştan yapması gerekiyor. Her mevkiye transfer şart. Ne var ki; UEFA’nın büyüteci altındaki kulübün rahat transfer yapması mümkün değil. Şubattan sonra belki de transfer yasağı gelecek. Ve Galatasaray, elindeki kadroyu mecburen tutacak.
Uzun lafın kısası, Galatasaray taraftarını bir süre daha üzeceğe benziyor. Bu ne Mustafa Denizli’nin hatasıdır; ne de bugünkü yönetimin. Geçmişin hataları birikmiş, üst üste binmiş ve böyle bir tablo ortaya çıkmıştır.
Bir bakıma iyi de olmuştur. Çünkü bir musibet, bin nasihatten iyidir.