“Siyaset, bazen, “uzlaşmaz çelişki” olarak adlandıracağımız bir noktaya gelir, tıkanır, Türkiye-Amerika ilişkisi bu halde...
Böyle durumlarda, kendini “güçlü gören” muhatabını, “ikna değil, razı etmeye” çalışır, elindeki kartları tek tek masaya sürmeye başlar.
Türkiye-Amerika ilişkisinde gelinen nokta bu: Artık ikna edemeyeceklerini anlamış durumdalar, razı olmaya zorlayacaklar (...) Trump’ın elinde ABD-PKK ittifakına dayalı bir dosya var, bu dosyaya Erdoğan’ın vereceği cevap, yalnız ikili ilişkileri değil, tüm Ortadoğu’nun geleceğini belirleyecek önemde...”(Rıza Sarraf ve Amerika’nın şantaj politikası, STAR, 11 Eylül 2017)
Cumhurbaşkanı, Trump ile görüşmek üzere BM Genel Kurulu’na giderken bunları yazmıştım, gelişmeler, öngörüyü güçlendiriyor.
DEAŞ’la mücadele adı altında PKK’ya Ortadoğu’da açılan yaşam alanına Türkiye’nin açık müdahalesinden duyulan rahatsızlık, anlaşılan, ABD Güvenlik Konseyi’nde ete-kemiğe bürünmüş durumda. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Türkiye’ye getirilen vize kısıtlaması kararının bakanlık- Beyazsaray- Güvenlik Konseyi hattında alındığını söyledi, bu, ABD’nin “razı etme” politikasında her şeyi göze aldığını gösteriyor.
Erdoğanne yaptı? Rusya ve İran’la anlaşma içinde İdlib’e asker soktu!.. Bununla yetinmedi, Barzani’nin gayrimeşru referandumuna karşı İran-Irak hattında hiç beklenmedik ölçüde kararlı ataklar gerçekleştirdi. Türk-İran silahlı kuvvetleri birlikte askeri tatbikata hazırlanıyor, Ankara-Tahran yakınlaşması, Riyad-Tahran gerginliği üzerinden tezgahlanan Sünni-Şii çatışmasının önünü kesiyor.
Bu, ABD-İsrail ittifakının Ortadoğu’yu “etnik-dini derebeyliklere” bölme stratejisinin sonudur.
Washington, Venezuella lideri Maduro’nun Ankara’da sıcak karşılanmasından 24 saat sonra da vize uygulamasını devreye soktu.
Bilin: Emperyalizmin sert dalgaları ile mücadele ettiğimiz bir dönemden geçiyoruz, kartlar masaya konulup, son sözler söylenene kadar “hemen uzlaşalım” diyen kimse, hain de odur.
“Amerika ile nasıl baş ederiz” sorusu saçma bir sorudur. 15 Temmuz’da zaten baş ettiğimizi ortaya çıkan gerçekler gösteriyor.
Erdoğan razı olmayacak...
Türkiye beka sorununun iki alanında ABD ile “uzlaşmaz çelişki” yaşıyor:
1- FETÖ elebaşı CIA ve Avrupalı istihbarat birimleri tarafından korunup-kollanıyor. Bağımsız savcıların yürüttükleri soruşturmalar artık “Amerikan ajanlarına” gelip dayanmış durumda. Ergenekon-Balyoz kumpaslarının TSK’yı bir “FETÖ ordusu” yapmak için Pentagon’un bilgisi dahilinde hazırlandığını, bu ülkenin 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerinde silinmez parmak izleri olduğunu görüyoruz.
2- ABD’nin, Ankara’dan “buruk ayrılması” bazı meslektaşlara dokunmuş John Bass’ın 23 Aralık 2016’daki “YPG’yi destekliyoruz ama doğrudan silah vermiyoruz. YPG’ye gelişmiş ve ağır silahlar vermedik” yalanının aksine, 3 bin TIR’dan fazla ağır silahla karşımıza bir “terör ordusu” çıkarmasını izliyoruz.
Erdoğan,Türk devletinin/milletinin varlığını tehdit eden bu iki konuda “razı olan” bir politika yürütmez.
Erdoğan’ın iki yönlü emperyalist saldırıya razı olmayacağını bilen Kılıçdaroğlu, Washington’a selamı, “Amerika'da Sarraf davası var. Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı tutuklu şimdi rehin alma politikasıyla sorun çözülmeye çalışılıyor” sözleriyle yolladı bile. O rahip başta, FETÖ bağlantıları nedeniyle soruşturulan ABD bağlantılı şahıslara kim rehine diyor; Washington!..
'Erdoğan’sız Türkiye' arayışı...
Belli ki, Erdoğan-Bahçeli “beka mutabakatının” sürdürdüğü bu mücadelede gelebilecek ağır bir darbeyi bekleyenler var. Milliyetçi-muhafazakar cephenin dünyaya karşı sergilediği “Kuvvayı Milliye duruşunun” yeni bir saldırıyla sarsılabileceğinin hesabını yapanların olduğu bir gerçek. Sessiz bir şekilde “sonuç” bekliyorlar.
“Uzlaşmacı”kimlik taşıyarak saldırgan güçle işleri yoluna koyabileceklerinin işaretini vermeye çalışıyorlar. Yeni bir emperyalist darbede ortaya çıktıklarında ise “güçlü lobilerin” desteğini arkalarına alacaklarından eminler.
Bu “olağan şartlar” altında olmayacak.
ABD’den gelen tutum, Avrupa’nın Almanya başta bu politikaya sağladığı katkı, “Türkiye’yi kontrol edip, kendi emperyalist gündemlerine razı etmek isteyen” güçlerin “Erdoğan’dan kurtulma” telaşının tırmandığını gösteriyor.
Belli ki, yaşadıklarımız son “diplomatik manevralar...”
“Çocukları”15 Temmuz akşamı Marmaris’te Erdoğan’ı öldürmekle görevliydiler, yeniden kast edebilirler mi, evet...
Söylediğim, bir komplo teorisi değildir, aman dikkat!..