Ligin ilk yarısını tamamladık ama, futbolumuzun geleceğine yönelik umut ışıkları maalesef çok cılız... Medipol Başakşehir’in, 3. haftadan bu yana aralıksız süren sürpriz liderliği bile; yetersiz kalıyor. Çünkü o da son haftalarda hem ciddi puan kayıpları yaşadı, hem de bilinen futbol kalitesinden erozyona uğradı.
Gerçi son maçında attığı nizami golü, garip bir şekilde iptal edilip galibiyeti elinden alındı ama; bu durum genel bir çap düşmesi gösterdiği gerçeğini örtmüyor. Açık düşüş meydanda... Aranın açılmaması şansıydı. Çünkü şampiyonluğu domine eden üç büyükler, bu sezon (Beşiktaş dahil) hepsi birden kötü oynuyor. G.Saray son Alanya maçında, Sneijder’in tek adamlık şovuyla parlak bir sonuç almasına rağmen; ilk yarının tümü içinde, sarsıntılı ve tartış- malı bir sezon geçirdi. Puan farkının açılmasını, sürpriz bir şekilde önlese de; geleceğine yönelik kuşku ve soru işaretlerini tam olarak silemedi.
Ancak, yaşanan mali kriz nedeniyle ödemelerin aksamış olmasına rağmen; Riekerink, Sneijder, Podolski ve diğer yabancılar dahil, hiç kimsenin bunu şimdilik sorun etmemesi, büyük şansı...
Gene de taraftar, maçlara ilgi ve özen göstermiyor. Galatasaray, tarihinin en az seyircili sezonunu geçiriyor. Gerçi bu durum, (Beşiktaş hariç) neredeyse bütün kulüplerin sorunu... Futbolsever, yıllardır süren kötü gidişatı haklı olarak cezalandırıyor. Kendini artık enayi yerine koydurtmak istemiyor.
Üç büyükler için, “Formalarını assalar, 10 bin kişi gelir” sözü tarihe karışıyor. Artık lig maçlarının ortalaması bile, 10 binin çok altında... Derbiler dışında, statlar dolmuyor. Kötü futbol ısrarla sürerse, o kale de yıkılır.
Naklen yayın havuz geliri Avrupa’nın 6. büyük ülkesi olan Türkiye; kalite söz konusu olduğunda, son sıralara düşüyor. Bu çelişkiyi ortadan kaldırmak için çalışmalıyız. Ama ne yapıyoruz. Altın yumurtlayan tavuğu kulüplerin eline teslim edip, yoldurmaya çalışıyoruz. Yayın gelirlerini Kulüpler Birliği yönetsin, bir kaç yıl içinde batırırlar.
İmdat diye bağırasım geliyor.