Mısır’da yaşananları dikkatli takip edenler ve özellikle Türkiye’deki “31 Mayıs Darbe Denemesi” ile birlikte analiz edenler, bu sabah şu çıkarımda buluşuyorlar; “...Erdoğan gibi, son 100 yılda ikinci kez gördüğümüz güçlü liderlik özelliği olan bir ismin, Cumhurbaşkanı olması ülke adına yeterli değil. Erdoğan, bu toprakların ve tarihin verdiği görevin hakkını verecek şekilde BAŞKAN olmalı ve Türk HALKI iradesi tam olarak tesis edilene kadar bu adıma sahip çıkmalı!
Sevgili dostlar, bu noktada özellikle Mısır’ı gördükten ve nasıl bir denklemin ortasında bulunduğumuzu bir kez daha idrak ettikten sonra “bu toprakların hakkını vermek” cümlesini biraz daha açmak istiyorum; Fatih, Roma’nın duvarlarını vura vura yıktığında Roma 1100 yıl burada dünya düzenine hükmetmiş, Osmanlı 700 seneye yakın dünya denklemini buradan şekillendirmişti... Geriye doğru gidersek, Osmanlı’dan önce de bu bölgeye hakim olan bu topraklar “merkez” olmak üzere “periferisini” yönetti ve dünya düzeni ile denklemine “sözünü” geçirdi. Kısacası; burada her zaman güçlü bir irade açıkçası BAŞKAN vardı! Bu topraklar üzerinde yaşayanlar yani “bizlerin” ataları güçlü liderlerin peşinde hayatlarını verdiler ve tarihe geçen büyük başarılar elde edildi. Ne zaman liderler güçlerini kaybetmeye başladılar, bu topraklarda her zaman “yerleşik düzen” ortaya çıktı, güçlendi ve halkın aleyhine gelişmeye başladı... Bu kural bu topraklar için de, uzun yıllar adaletle hüküm sürdüğümüz Ortadoğu için de geçerli!
Sevgili dostlar, “yerleşik düzen ve unsurlarının” Erdoğan “başkan olmamalı” savaşını, Mısır sokaklarını ve sonucu gördükten sonra bir kez daha analiz ettim ve açık söylemek gerekirse; 10 yıldır verilen bu mücadele, bu süreç; Cumhurbaşkanlığı ile bitecek diye ciddi şekilde kaygılanıyorum...
Bu noktada Yerleşik Düzen’in isteği olan “var olan yapı devam etsin” söylemine karşı “gerçeği gören” her vatandaşın sahip çıkması gereken “Başkan olmalı” tezini açmak ve detaylandırmak istiyorum.
İşte 10 yılda atılan adımlar... Bunları HALK İRADESİ GÜÇLÜ BAŞKAN ile pekiştikten sonra yapılabilecekleri daha net görebilmemiz için paylaşıyorum;
1- Faiz bataklığı kurutuldu. Üç ayda yüzde 50 net faiz verdiğimiz günlerden bugünlere gelmek başlı başına bir inceleme konusu. Bu sadece ekonomik bir başarı değil, “finansal Ergenekon’un yok edilme yolunda” olduğunun göstergesi. Bu yapılırken GSMH 10 yılda 3 katına çıkarıldı.
2- Bu topraklarda “devlet var” algılaması yeniden tesis edildi ve Türk vatandaşları devletin istediği anda “herkesten, her kurumdan, her şirketten, her zümreden” güçlü olabildiğini örnekleriyle yaşayarak gördü.
3- “Dokunulamaz” denen herkese, her kendini “adam” sanana dokunuldu ve herkes şunu gördü; EN GÜÇLÜ İRADE DEVLET!
4- Türkiye’de belli bir dönem “hâkim olan medya grubu”, devlet bizim kontrolümüzde algılaması yaratmış ve manipüle ettiği koalisyon hükümetleri ile sapla-samanı birbirine karıştırmıştı. Özellikle 2007 sonrası Türkiye, IMF boyunduruğundan kurtulunca her şey yerine oturdu! Medya işini yapmaya, hükümetler kendi alanlarında yoluna devam etmeye başladı.
5- YERLEŞİK DÜZEN VE MEDYA’sının oyuncağı olan Devlet modeli çöktü, yerine herkese “yerini bildiren” güçlü yapı geldi.
6- Yerli savunma endüstrisi ayağa kaldırıldı ve “yangın söndürme planı” dahi dışa bağımlı olan silahlı güçlerimizin ihtiyaçları, yerli üretimle karşılanmaya başladı. 2007’ye kadar “bizim görünen F-16’larımızın uçuş kartları” dahi İsrail kontrolündeydi. Türkiye kendi silahını ürettiği gibi dünya pazarına en çok ihracat yapan 8. üretici oldu!
7- İsrail ve yurtiçi uzantılarına “one minute” dendi! Türkiye, Ortadoğu ve Orta Asya’da liderliğini ilan ederken, yeni dünya düzeni eşliğinde “emperyal-genleşen Türkiye” modeli hayata geçirildi. Bugün ağır saldırı altında olmamız bu modelin “kurulamadığı” anlamına gelmez! Bir kurt peşinde 100 köpek dolanmadıkça KURT olamaz!
8- Türk sermaye ve finans piyasalarında oynanan oyunlara “dur” denirken, yerleşik düzenin çarkları kırıldı. 2007 öncesi özellikle 2001-2003 arasında Türkiye’de hükümetler finansal manipülasyonlar ile düşürülebilir durumdayken, bu yapı tamamen ortadan kaldırıldı. İçeride “yerleşik düzen”in kullandığı mafya, terör örgütü, hücre yapılanması gibi unsurlara emniyet ve asker tarafından büyük darbe vuruldu. Bu darbenin vurulmasının arkasında yatan tek gerçek Başbakan Erdoğan’ın dimdik sonuna kadar arkalarında durmasıydı.
9- Türkiye’nin petrol şirketlerinin tekelinde olan karayolları politikası, tamamen değiştirildi ve duble yollarla adeta bir mucize yaratılırken, demiryollarında Cumhuriyet’imizin ilk yıllarındaki ivme yakalandı.
10- 2007 sonrasında “Rumların önünde eğilmezsen, bu iş olmaz” diyen Avrupa Birliği’ne yol verildi ve istedikleri hiçbir taviz verilmedi! Menderes asıldıktan sonra ilk defa bir Başbakan Menderes’in asılmasıyla elinden düşen bayrağı aldı ve “Şangay” diyebildi!
11- EN ÖNEMLİSİ KANIMIZI EMEN “YERLEŞİK DÜZEN” yıkılma yoluna girdi ve son DARBE denemesine rağmen 1923’ten bugüne en ağır darbeyi aldı!
Sevgili dostlar, 10 yıldır HALKIN İRADESİNİ TESİS ETME yolunda verilen mücadelede, gördüklerimiz bize net bir fikir verdi ve inancımızı pekiştirdi; NE YAPILIRSA YAPILSIN SON TAŞ DA YERİNE KONANA KADAR DURMAK YOK!