Hep merak etmişimdir: Facebook sonuçta bir sayfa düzeni, Google ise arama motoru; bunları birkaç -hadi bilemedin birkaç yüz- kişiyle güncelleyerek hazırlamak mümkün; oysa herbiri binlerce kişi çalıştıran dev şirketler bunlar... İyi de buralarda çalışan o binlerce kişi ne iş yapar Allah aşkına?
Sizler de aynı meraktaysanız cevabı veriyorum: ‘Googlecular’ denilenler binaların içine tıkılmaktan hoşlanmıyorlar; şirketin yerleşkesinde bol miktarda bulunduğunu sandığım kantinlerde binlercesi lâk lâk ediyordu... Facebook’tan ise, nedense, George Orwell’in ‘1984’ romanındaki ürkütücü gerçek-üstü havayı aldım; Facebook bizlerin ne yaptığımızı izlemeyi tercih ediyor gibime geldi.
Google’u bize gezdiren genç iftiharla “Bizde tam 33 bin kişi çalışıyor; yarısı burada diğer yarısı dünyanın 100’den fazla ülkesinde” dedi. Birinin içine girmemize diğerini dışarıdan görmemize izin verdiği iki binayı gösterip “Burada bunlardan daha yüzlerce var” diyen de o. Çalışanları evlerinden şirkete taşımak için de ‘binlerce’ otobüsleri varmış...
İnanmayacaksınız, ama Türkiye’den kalkıp 14 saatlik yolculuk sonrası Google’u görmeye gelenlere şirketle ve yaptıklarıyla ilgili verilen bütün bilgi bu. ‘Wikipedia’nın İngilizce ve Türkçesi’nde bundan ‘onbinlerce’ defa fazla bilgi bulmak mümkün oysa...
“Belki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile heyetine daha çok bilgi vermişlerdir” diye düşündünüzse yanıldınız; ilgi büyüktü, ama bilgi sınırlı tutuldu...
Facebook’un borsaya açılması, zamanlamasında yanlışlık yapıldığı ve kamuoyunu bilgilendirme eksik tutulduğu için, bir felâkete dönüşmek üzere; hisse senedi değeri her gün artacağı yerde düşüyor... Şirketi sağlam görüp senet alanlar arasından aldatıldıkları gerekçesiyle dava açmak üzere avukatlara koşanlar çıktığı gazete haberi...
Morallerin bozuk olduğu çok belliydi Facebook’ta...
Oysa Türkiye’ye özel önem vermeleri gerekiyor her iki şirketin; bir ara dünyadaki en kalabalık Facebook kullanıcısı bizdeydi, şimdi de servisi kullanmada en ileride olanlardanız. Google ise bayağı kâr ediyor Türkiye’den gelen reklâmlardan...
Googlecular şoförsüz giden araç yapmışlar, özellikle görme özürlüler ile bayağı yaşlılar ve hastalar da tek başlarına kullanabilsinler diye... Cumhurbaşkanı ve eşini bindirip yanımızdan uzaklaşıverdi şirketin kurucularından Sergey Brin; 20 dakika kadar süren macera dolu yolculukta çevre yolunda kendilerini akıllı otomobile teslim ettiklerini anlattı Abdullah Gül... 125 km hız yapmışlar, önüne kamyon çıkınca yavaşlamış araç, engel kalkınca koşmaya başlamış...
“Keyifliydi” raporunu aldık...
Bir günde üç şirketi gezince en fazla göz dolduranı sona sakladım: Microsoft... Cumhurbaşkanı ve heyetinin karşısına şirketin en üst düzeyinden isimlerle Türkiye’deki temsilcilerinden üç kişiyi çıkardı Microsoft... Esas merkezleri Seattle’dan gelmiş yetkililer, diğerleri de Türkiye’den... FATİH Projesi için yaptıkları hazırlığı kendi ürettikleri tablet-PC ile sundular...
Yıllar önce, Windows-95’in Seattle yerleşkesindeki tanıtım toplantıları sırasında Bill Gates’in ‘geleceğin evi’ adını verdiği projesini görme fırsatı bulmuştum; o hayal evde gördüklerimin çoğu bugün evlerimizde kullanılıyor. Günümüzün insanı, teknoloji sayesinde, evinden dışarıya adım atmadan hayatını sürdürebiliyor; isterse keyif de alarak...
İnsanları, hayatlarını önemsediği hissini veriyor Microsoft... Daha da kalabalıklaşmışlar; çalışan sayısı 40 binin üzerine çıkmış, operasyonları 190 ülkeyi kapsıyormuş... Günlük hayatı kolaylaştıran ürün ve uygulamalarıyla öne geçen Apple karşısında kendilerini mahçup hissetmeleri doğal, ancak yeniden öne geçme derdi olan bir şirket Microsoft...
Hepsinin ortak heyecanı sekiz milyar doları bulacağı hesap edilen ‘FATİH Projesi’ elbette... Okula giden her çocuğun eline, öğrenmesi gereken her şeyi içinde bulabileceği ve görüntülü-sesli desteklerle kolayından bilgi sahibi olabileceği birer akıllı âlet verme projesi...
Üç şirketin yöneticileri de, Cumhurbaşkanı Gül’e, “Biz varız” demişler...