Fevkalâde üzgünüm.
Mehmet Ali Birand gerçi çok samîmî bir dostum değildi ama 1972’den beri arkadaşdık. Hem de uzunca süre hiç yüz yüze gelmeksizin sâdece telefon üzerinden arkadaş...Ben o sıralar merkezi Köln’de bulunan bir radyo kanalında program sorumlusu editör olarak çalışıyordum, Mehmet Ali ise
“Milliyet”in Brüksel temsilcisiydi. Bâzı programlarım için stüdyodan ona bağlanıp telefon mülâkatleri yapıyordum. Aramızda sür’atle uyum sağlamışdık. O, elinde önceden hazırlanmış bir metin olmaksızın rahatça serbest konuşabiliyordu. Özellikle Türkler bunda çok zorlanırlar. Bense o anlatırken araya sualler sokarak konuşmanın daha tabii bir mecrâda akmasını sağlıyordum.
Aylar sonra ancak şahsen tanışabildik. Ondan sonra ise, birbirimizi seyrek görsek dahî ahbablığımız hep sürdü gitdi.
Özel konuşmalarımızda ben ona latîfe olsun diye hep “Mim Ali” diye hitâb ederdim.
Dile kolay, kırk yıl olmuş.
Onu hep aydınlık, müsbet ve sempatik bir insan olarak hatırlayacağım.
İçimde biraz da burukluk yok desem yalan olur.
Demek sıra usul usul bizim nesle geldi artık!
Bu takdirde, eğer “öbür taraf” diye bir yer sâhiden varsa, tekrar görüşmemize de fazla bir şey yok demekdir.
Lâkin şâyet orayı “Cennet ve Cehennem” adıyla iki kompartımana ayırdıkları doğruysa o vakit o yukarıda ben aşağıda tabii ki buluşamayacağız.
Sağlık olsun!
Güle güle, Kardeşim!
Sen yine ihtiyâten yanında bana bir yer ayır!
Ne olur ne olmaz...
Bak, unutursan ölümü gör!
AĞIT
Ne çok ölenler oldu bir bir gitdiler
Köşe başlarında burun buruna
Ya da kol kola geldiklerimiz
Ve boğaz boğaza bir hiç uğruna
Kalleş ve yiğitdiler
Dudaklarında kiminin eğri büğrü
Olmadık akarsular örneği kiminin
Dolgun ve gür ezgiler vardı
Kimi yüz yaşında hâlâ bebek
Ve kimi doğarken ihtiyardı
Öldüler demek sonra geriye kalanlar filan cenâze namazı ve gözyaşı aksaray lâleli şehzâdebaşı ikinci kadehden sonra biraz rahmetli’nin en sevdiği meze ömründe en mutlu olduğu an ve tabii yediği birkaç herze sonra biraz memleketin hâli biraz yoksullukdan kırılan ahâli sonra yine geride kalanlar filan sonra biraz tarama sonra biraz dördüncü beş yıllık plan ne çok ölenler olmuş bir bir gitmişler kalleş ve yiğitmişler
(Münih, 26 aralık 1977)