Adalet’ mefhumuyla, ‘hukuk’ mefhumuyla bir yakınlığı olanlar için korkutucu bir cümle yazacağım şimdi.
Bugün, bir savcının, gözaltında almak isteyip de alamayacağı herhangi bir masum insan yoktur.
Bizim işimiz gücümüz, yediğimiz içtiğimiz haberdir. Benimle çalışan arkadaşlarım bilir, ben, mesela CHP’li belediyelere yolsuzluk operasyonları yapılır, fazla kulak asmam. Arkadaşlara da söylerim, “Arkadaşlar, bugünkü ihale yasalarına göre, savcıların, hapsetmeyi kafaya koyup da hapsedemeyeceği bir belediye başkanı, belediye çalışanı da yoktur. Tamam operasyondur, haberi verin. Ama mal bulmuş mağribi gibi sarılmayın.”
Ben, “Şirketimin şartları müsait değil, onun için şartname almadım” dediği için hapsedilen şirket sahibi çok işittim.
Savcıya göre, vatandaş fesat karıştırmış ihaleye. Nasıl mı? Telefonda, ihaleye katılmayacağını beyan ederek. Adamın şirketi elverişli değil, yalan mı söylesin telefonda? Senden kurtulmak için ‘şartname aldım’ dese ne olacak? Kim garanti eder, ‘ihaleye katılacağını beyan ederek fesat karıştırdın’ demeyeceğini?
Seçime iki üç sene kala birtakım hedefler belirliyorsun. Birtakım siyasi hedefler. Bu hedeflere yönelik soruşturmalar başlatıyorsun. Bir tane değil, bir sürü soruşturma.
Birini Ahmet başlatıyor, birini Mehmet. Ama benzer karakterde soruşturmalar. Biri hükümete sağdan vuracak, biri soldan.
Soruşturmaları, seni yönetmekle görevli başsavcıdan gizliyorsun.
UYAP’ta da hile yapıyorsun. Gömüyorsun soruşturmayı.
Ve düğmeye basıyorlar. Ne zaman basıyorlar? Seçime üç ay kala basıyorlar. Düğmeye basılınca hareket başlıyor. (Hayır, düğmeye basan savcı değil.)
Bunu yaparken, poliste, seninle özel irtibatı bulunan müdürleri kullanıyorsun.
Tabii ki hedefler, iktidar hakkında bir kötü imaj üretmek amacıyla seçilmiş.
Şimdi, yine bu günlerde, CHP’li bir siyasetçi hakkında, mesela Şişli Belediye Başkanı Sarıgül hakkında bir operasyon başlatılsaydı...
Ne düşünürdü insanlar?
Hemşerim, niye şimdi yapıyorsun, Sarıgül, kaç senedir orada? Adam ‘Seçimde aday olacağım’ deyince mi aklın başına geldi?
Bana, ‘dünyanın en salak adamı kimdir’ diye sorsalar, üst sıraya ‘başkalarını salak zannedenler’i koyarım.
Sen, böyle hesaplar, kitaplar yapacaksın. Millet de bunu yiyecek.
Yemedi.
Yemediği için, Hükümet’in, bu operasyona karşı aldığı tedbirler -bir kaç ukala dışında- olumlu karşılandı.
Herhalde şöyle düşündü organizatörler: Biz bunları armut gibi toplayacağız. Bunlar hiç bir mukabelede bulunmayacak.
Vay efendim, emniyette müdürlerin yeri niye değiştiriliyor?
Demek, değiştirmeyecekti. Gelin kardeşim, bize canınızın çektiği her türlü operasyonu yapın diyecekti.
Bir başka ‘cevval’ savcı da, bağlı bulunduğu başsavcıyı aldatarak, -Taksim platformundaki çocuğun elindeki kağıtta yazılı hedeflere, üçüncü köprüyü, üçüncü havalimanını inşa edecek işadamlarına operasyon yapacak.
Tabii ki, yutmadı başsavcı. ‘Bana bağlısın’ dedi. ‘Kafana göre her aklına eseni yapamazsın’ dedi.
E, niye yaptı? Bıraksaydı, savcı, boyunu posunu beğenmediği işadamlarını, devlet adamlarını, evlerinden, işyerlerinden toplasaydı.
Olur. Dilekçe ver, üstüne de damga pulu yapıştır, bundan sonra senin dediğin gibi yapsınlar.
E, hükümet, HSYK hakkında tedbir almasın.
Ne olacak almayınca?
Reisicumhur’un, Başbakan’ın, Bakanlar’ın ve bütün milletin eli kolu bağlı, oradaki ‘grup’ aklına eseni yapsın.
Olur. Onun da siparişini ver. Varsa benim için de bir tane göndersinler!
Hükümetler’in vazifesi yönetmektir. Hükümet tedbir almasaydı, hükümet milletin hukukunu müdafaa etmeseydi, on senedir, herkes (şu son ‘darbe’ye kalkışanlar dahil) darbelerin altında paspas olmuştu.
Son darbenin ‘figür’leri bir günde 50 milyar dolarlık zarar ziyan yaptılar, akıllı biri müdahale etmese bir kaç haftada ne olur memleketin hali?
Hissiyatım şudur: Eğer Hükümet, bu saldırılar karşısında gerekli adımları atmasaydı, gerekli tedbirleri almasaydı, işte o zaman milletin gözünde itibar kaybederdi.
Bu günler, Allah’ın izniyle gelir geçer. Bir şeyler yıkılır, bir şeyler yapılır, sonunda, her şey, kendi mukadderatına doğru yürür.
Bir hüzün kalır geriye. Bir burukluk kalır. Bir yara kalır.
‘Arkadan vurulma’nın yarası...