Bazen iyilik yapayım derken farkında olmadan kötülük yapmış olabiliriz. Tıpkı kozasından çıkmak için çabalayan kelebeğe, daha çabuk çıksın diye yardım etmemiz gibi.
Bir adam ormanda gezerken bir kelebeğin kozasından çıkmaya çalıştığını gördü. Kozasındaki küçük delikten çıkmaya çabalayan kelebeği dakikalarca izledi. Hareket azalınca adam, kelebeğin kozadan çıkmak için çabalamaktan vazgeçtiğini, gücünün kalmadığını düşündü. "Kelebeğe yardım edeyim de kolayca çıksın." dedi ve daha rahat çıkması için kozadaki deliği büyüttü. Böylece kelebek kozasından kolayca çıkabildi. Oysa o henüz çıkmaya hazır değildi, bedeni hala kuru ve kanatları buruş buruştu. Adam, kelebeğin gücünü toplayıp, kanatlarını açıp, uçacağını düşünüyordu. Ama kelebek kozasından zamanından önce çıkmıştı. Ne kadar çabalasa da uçamadı ve buruşmuş kanatlarıyla yerde sürünmeye devam etti. Adam iyi niyetli bir şekilde kelebeğe yardım etmeyi istemişti ama bilmediği bir nokta vardı; kelebeğin kozadan çıkmak için çabalaması gerekiyordu. Böylece bedenindeki sıvı kanatlarına gidecek ve bu sayede kozasından doğru zamanda çıkıp uçabilecekti.
Bir kelebek misali büyüyüp hayata atılmak isteyen çocuklarımıza da aynı şekilde davranıyoruz. Yetim çocuklar başta olmak üzere depremzede çocuklarımızla iftar açmak, Ramazan'ın güzelliklerini birlikte yaşamak niyetiyle beş gündür deprem bölgesindeyim. Çok özel anlara şahitlik ediyoruz. Bol çocuklu, şenlikli iftar programlarında bulunuyoruz.
Her insanda var olan bazı komplekslerin ve insanın muhatap olduğu durumlara karşı reaksiyon olarak devreye giren savunma mekanizmalarının çocuklarda çok net şekilde zuhur ettiğini gördüm.
Psikologların "çocukluğuna inmek lazım" dediği vakaların müşahhas verileriyle karşı karşıyayız.
Renkli simalarıyla iftar sofralarımıza bereket getiren çocuk misafirlerimiz arasında, sınırları oluşturulan ve bilinçli şekilde sınırları olan çocukları hemen fark ediyorsunuz.
Sorumluluk alarak yanlış yapmaktan çekinmeyen çocukla, "yanlış yaparım, kızarlar!" korkusuyla kendisini gizleme ihtiyacı hisseden çocuk arasındaki fark doğuyla batı kadar.
Bunca farklı çocuğu izlerken aklıma kelebek örneği geldi. Bambaşka ailelerden, farklı dünyalardan gelen bu çocuklarımıza karşı, iyi niyetli de olsa, bazen fazla müdahaleci olabiliyoruz. Çocuklarımızın yanında olalım derken aslında onları sınırlandırdığımızın farkında değiliz. Oysa belki de yapmamız gereken arka koltukta oturup sadece rehberlik yapmak olmalı. Onların yanında olmak, yol göstermek için elbette var olmalıyız ancak unutmamalıyız ki dünyaya geldikleri andan itibaren onlar da kendi imtihanları ve kaderleriyle bir yolda gidecekler. Eğer bu uzun yol boyunca her an yanlarında olamayacaksak o zaman yürümeyi öğrenmelerine izin vermeliyiz.
İdealist bir öğretmen arkadaşım anlatmıştı. Oğlu ile birlikte arabaya bindiklerinde arabayı ne zaman oğlu kullansa kendisi ön koltuğa otururmuş. Seyahat boyunca sürekli oğlunu kontrol eder, ne zaman frene basacağını, ne zaman gaza basacağını, vites değiştirmesi gereken zamanları sürekli oğluna söylermiş. Bu durumdan oldukça rahatsız olan oğlu bir bayram tatili münasebetiyle çıktıkları seyahatte babasına, "Baba, bu sefer arka koltuğa otursan ve arabayı benim kullanmama izin versen olmaz mı?" demiş. Oğlunu kırmak istemeyen arkadaşım gönülsüz de olsa arka koltuğa geçmiş ve kitabını okumaya başlamış. İlk başlarda oldukça gergin olan arkadaşım bir müddet sonra oğlunun aracı hatasız kullandığını görünce kendini tamamen kitabına vermiş. Aradan geçen sürede okuduğu kitabı bitiren arkadaşım başını kaldırıp baktığında daha önce hiç görmediği bir yere geldiklerini fark etmiş. Biraz sonra oğlunun dönmesi gereken kavşağı geçtiğini fark eden babanın uyarısıyla tekrar doğru istikamete girmişler.
Varmak istedikleri hedefe umduğundan çok daha rahat ve daha erken ulaşan arkadaşım şunu fark etmiş: Çocuklarımızın her hareketini kontrol etmek ve onları sürekli yönlendirmek doğru değil ama onlara gerekli olduğu yerlerde de rehberlik etmek gerekiyor.
Maalesef bu iki gerçeği ebeveynler olarak hep göz ardı ediyoruz. Ya çocuklarımızın yanında olacağız, ona hayat yolunda yardımcı olacağız derken onların yeteneklerinin inkişaf etmesine engel oluyoruz. Veya onları tamamen kontrolsüz bırakıp varacakları hedefe doğru olan yolculuklarında rehbersiz bırakıyoruz.
Ölçülü olmak her zaman güzeldir.
Çocuklarımızı hayata hazırlama noktasında da ifrat ve tefrite kaçmadan vasatı yakalayabilmeyi bilmeliyiz.
Deprem bölgesinde birlikte hoşça vakit geçirdiğimiz çocuklar bana arkadaşımın anlattıklarını hatırlattı ve: "Ne onların her hareketini kontrol eden ebeveynler, ne de tamamen kontrolsüz bırakan anne babalar olmalıyız." sözünü zikrettirdi.