Arda Turan’ın Milli Takım kafilesiyle İtalya’ya giderken uçakta gazeteci Bilal Meşe’ye saldırması elbette yanlış bir hareket. Arda gibi defalarca kez milli formayı giymiş, başarılı Galatasaray kariyerinin ardından, Atletico Madrid ve nihayetinde Barcelona gibi takımlarda oynamış bir futbolcunun, yeşil sahaların dışındaki hareketlerine daha dikkat etmesi gerekiyor.
Ancak Arda’nın buradaki hatasını belirttikten sonra şunu da söylemem gerek. Arda, Türk futbolunun bir değeridir, itibarsızlaştırılmak isteniyor. Onu kimseye yem ettirmem. Basın mensupları, yazarlar da Arda ya da bir başka kişi hakkında; hiç farketmez, yazdıklarına dikkat edecekler. Vicdan çok önemli. Herkes vicdanın da sesini dinlemek zorunda.
Arda, Fatih Terim hocasından bir şey istemiş. Bilal Meşe ve diğer bazı kişilerle aynı uçakta gitmekten rahatsız. Ama buna rağmen uçağa alınmışlar. Burada Fatih Terim krizi iyi yönetememiştir. Daha sonra da 10 sıra arkasında yaşanan ve herkesin duyduğu tartışmayı, “duymadım” demiştir.
Halbuki, Arda Turan da her ne kadar “pişman değilim” dese de, yaptığının yanlış olduğunun farkındaydı ve düzenlediği basın toplantısında özür dileyecekti. Ne var ki, basın mensuplarının protestosundan sonra bir anda karar değiştirdi ve A Milli Takım’ı bıraktığını açıkladı.
Sonuçta ne oldu? Bundan en fazla zararı Türk futbolu görecek. Keşke Terim, krizi daha iyi yönetebilseydi ve iş bu noktalara gelmeseydi. Burada çok önemli bir konu daha var. Arda’nın Milli Takım’ı bırakması çığ etkisi yaratacak bir hareket. Çünkü duyumlarıma göre Arda’nın ardından Caner, Burak ve Selçuk da milli takımı bırakacaklardı. Ancak Kosova ile oynanacak kritik maç nedeniyle bu kararlarını uygulamadılar. Milli maçtan sonra bu problemin önüne geçecek çareler bulunmazsa, kriz daha da büyüyebilir, benden söylemesi.