Sorunsal kelimesini bazıları pek sevmez. Uydurukça muamelesi yapar, bence yerleşmeyi başaran her kelime uydurukça yaftasından kurtulmayı da başarmıştır. Bazen problem deriz, bazen sorun. Sorun yok yani!
Derdim başka: Anlatayım; geçen gün bir Youtube haber kanalında rast geldim, çok da hak verdim. Bu yüzden de tekraren konu etmek istedim. Cüneyt Özdemir diyor ki Türkiye'de insanlar ibadetlerini Arapça ediyor ama ne dediğini bilmiyor, okuduğunu anlamıyor.
Haksız mı, değil bence. Cüneyt beyin bunun için dertlenmiş olması da ayrıca güzel.
Dinleyince kendi ilk gençlik yıllarıma ve yaşadığım sıkıntılara gittim. Ailemin bana Kur'an-ı Kerim öğretmek için sarf ettiği çaba ve tüm haylazlığımla buna direnmem. Öyle böyle, yazın camiye gitmek suretiyle Kuran'a geçmiş ve namaz surelerini ezberlemeyi başarmıştım. Ama üstüne bir şeyler koyma ihtiyacı hissetmem için kendi içimde bir dindarlaşma sürecine girmem gerekti. Belli yaştan sonra malum, bu işler daha da zorlaşıyor.
Hani diyorlar ya çocukları zorla dini eğitim aldırmayın, büyüyünce kendi karar versin diye. O iş hiç öyle değil, pedagojik yöntemlerle tabii ki ama illa erken yaşta, illa erken yaşta!
Çocukların her duyduğunu kalıcı hafızaya kaydettiği yaşta, Kuran'ı Kerim'in kısa surelerini, Yasin'i Şerif'i ve bazı hadisleri ezberlemeleri sağlanmalı.
Çocukluk çağından sonra hem akademik hayatın yoruculuğu hem de ezber kapasitesindeki azalma dini eğitimin bu asli gerekleri için dezavantaj oluşturuyor.
Hafızlık sürecine girecek çocuk için elbette başka kriterler söz konusu olacaktır ama Müslüman bir ailenin dini eğitimi formel anlamda çocuklarına aktarabilmesi çok önemli. Değerler eğitimi zaten dinin bütününü oluşturuyor, ezber ve ibadet gibi lafzi ve pratik gerekler bu değerler bütünü içinde anlamlı bir sunuma kavuşturulabilir. Maalesef bugünün dünyasında bu hiç de kolay bir şey değil.
Ezanımız, ibadetlerimiz Arapça. Arapça okur yazar olan insanlar için ibadetin keyfi kuşkusuz daha farklıdır. Bizde ise durum, Hacca giden Temel'inki gibi. "Ezanları, Türkçe, Nemazlari Türkçe ama konuşurken bozayilar".
Beni konuyu yazmaya iten bir sebep de annemin Kuran-ı Kerim'i meali üzerinden hatmeye başlaması oldu. Annelerimizin günlük rutini içindedir Kuran'ı Kerim okumak. Allah ömürlerine bereket versin, sayelerinde Kur'an hiç kapanmaz. Baktım geçen gün açmış meal okuyor. Meğer son iki senedir Arapça yüzünden yaptığı hatimlerin yanında meal de okumaya başlamış. Hatta bir kere de baştan sonra tamamlamış.
Bana İsrailoğulları ile ilgili ayetleri anlatmaya başladı. Şimdiye kadar neden meal okumadığına hayıflanıyor. Ne kadar sınırlı kalmış bilgim diyor.
Neden böyle?
Pekala namazda ve mushaf başında okuduğumuzu anlayabiliriz, anlayabilmeliyiz.
Bunun için Arapçanın daha yaygın öğretilmesini sağlamamız lazım. Halihazırda İmam Hatip okullarında Arapça öğretimi var, ilahiyat fakülteleri ve bir de Arap Dili ve Edebiyatı bölümleri. İmam Hatip'lerde öğrendiği Arapçanın yeterli olduğunu söyleyene hiç rastlamadım. İlahiyat fakültelerindeki Arapça da doğrusu konuşmaya değil de okumaya daha elverişli oldu hep. Malum, dil konusundaki açmazımız...
Eskiye göre çok daha iyi olduğuna kuşku yok. İngilizce öğretiminde de yeni metotlar uygulanıyor ve eskiye göre daha iyi sonuçlar alınıyor. Tabii ki bunda, İngilizcenin yabancı dil mesabesinde olmayın uluslararası dile dönüşmesi ve sosyal medya, dijital oyunlar gibi sık kullanılan araçlar üzerinden İngilizce öğreniminin doğal olarak desteklenmesi etkili oldu.
Müslüman ülkeler arasında Arapçayla en mesafeli ülke çok muhtemel biziz. Şimdi burada harf inkılabıyla ilgili beylik laflar edecek değilim, olan olmuş sonuçta. Vaktiyle de Arapça değil Türkçe idi dilimiz, ama Arap alfabesini kullanıyorduk. Sonuçta şimdi de Türk alfabesi kullanmıyoruz, Latin alfabesi kullanıyoruz. Pekala Arap alfabesinin zenginliği içinde Türkçemiz çok daha sarih ve zengin olabilirdi.
Bu tartışma bahsi diğer. Ama bizim, kesinlikle Arapça öğretimini yaygınlaştırmamız ve daha çok kişinin Arapça okur-yazar-konuşur olmasını sağlamamız lazım.
Madem Müslümanız, kitabımızda ne yazdığını anlayabilmemiz gerekir. İslam dünyasının mahzunları olmaktan çıkabilmemiz için bu konuya ehemmiyet verebiliriz.
Peki bunu nasıl yapabiliriz, Arapçanın eğitimin her kademesinde yaygın seçmeli ders olmasını sağlayarak başlayabiliriz. Üstelik artık ciddi oranda anadili Arapça olan bir nüfusumuz da var.
Ayrıca Arapça da tıpkı Kürtçe gibi aynı zamanda yerel dilimiz. Böylece yerel dillerimize olan dışlayıcı tutumumuzdan da vazgeçeriz.