Star’ın 28 Şubat davasıyla ilgili habere geniş yer veren dünkü birinci sayfasını göğsüm kabararak seyrettim. Gazetecilik açısından bir günde yapılabileceğin en iyisini kotarmıştı sayfayı hazırlayan arkadaşlar...
Askeri sorumlular bir yanda, sivil destekçiler öbür yanda...
Türkiye gazetecilik açısından parlamaya müsait bir ülke: Tarihi bir dönemeçten geçiliyor ve bu sebeple başka ülkelerde eşine pek rastlanmayacak altüst oluşlar yaşanıyor... Talepler, beklentiler ve bunlara karşı üretilen argümanlar veya talepleri karşılamak üzere hazırlanan paketler var... Bir yandan da geçmişiyle hesaplaşıyor ülkemiz; herbiri binlerce sayfayı bulan iddianameler yazılıyor, duruşmalar yapılıyor...
Buna karşılık yıldızı parlayan pek az genç muhabir çıkabildi.
Gerekçe hazır, biliyorum: “Gazeteler gerçek habere değer vermiyor” diyorlar... “Yazılan haberler çöpe atılıyor” diyorlar...
Diyorlar da diyorlar... Fakat beni ikna edemiyorlar...
ABD itiraz edilen noktalarda bizden daha ileri durumda; adlarını bizlerin de ezbere bildiğimiz gazetelerinde artık gazetecilik yapılmadığını en yetkili ağızlar söylüyor, mesleğin içinden insanlar itiraf ediyor... Bu yüzden satışlar düşüyor, kurtarıcı simit arayışına gidiliyor... En son, Washington Post’u Amazon adlı sanal kitapçı sitesinin sahibi Jeff Bezos satın aldı; şimdi ondan medet umuluyor...
Oysa ABD’de gerçeğin peşinde insanlar yeni tür bir gazeteciliği internette ülkenin gündemine dayadılar: ‘Halk gazeteciliği’... Öyle ajans haberlerini aynen alıp yanına birkaç duyum ekleyip sunan, ya da köşe yazarlarıyla dolu sitelerden söz etmiyorum; bayağı ciddi çalışmalarla, hatta yetkililerin örtme çabalarına rağmen elde edilen haberleri sunan siteler...
Şöyle bir tabloyu gözünüz önüne getirin: Bir dava sürüyor; diyelim ‘28 Şubat davası’... Savcılar dosyaya koydukları bilgi ve belgelerden bir iddianame hazırlıyorlar; diyelim birkaç bin sayfayı buluyor bu iddianame... Gazetelerin adliye muhabirleri bazı isimlerle ilgili bölümlerini tarayıp ilginç gördükleri bir-iki ayrıntıyı haberleştirmekle yetiniyor...
Oysa, ABD’de, yeni tip gazeteciler, iddianameye bilgi deposu muamelesi yapıyor, ilk başlığından en son satırına kadar dikkatle okuyor, ilk kez karşılarına çıkan bilgilerden hareketle derin araştırmalara girişiyorlar... Bu arada birkaçı birden o davayı başından sonuna kadar izliyor ve tanıklıklarla ifadeleri titizce kayda geçiriyorlar... Bildik gazeteler de onlardan yararlanıyor artık.
Çok sayıda yeni tip gazeteci parladı son yıllarda ve gazetecilik ödülleri genellikle ‘halk gazetecileri’ne gitmeye başladı...
İsrail nâmına casusluk yaptığı iddiasıyla yargılanan Dick Cheney’in ofisinden I. Lewis Libby Jr’un yargılanmasısırasında ismi ilk kez duyulan Marcy Wheeler meselâ... Çok iyi bir eğitimi (Michigan Üniversitesi’nden doktoralı) ve itibarlı bir profesyonel geçmişi bulunan biri o... Bu işe mesaisini feda eden altı arkadaşıyla birlikte ilk gününden itibaren duruşmaları izlemiş Wheeler ve okuduklarıyla işittiklerinden hareketle pek çok habere imza atmış...
Hayır, ismini ezbere bildiğimiz gazetelerde değil, kendilerini görevlendiren ‘firedoglake.com’ adlı internet sitesinde... Jane Hamsher adlı bir kadının sadece 200 dolarlık bir yatırımla oluşturduğusite, New York Times’tan bir gazetecinin (Judith Miller) hapse düşmesini, ‘İsrail Lobisi’ diye bilinen AIPAC’ın bazı üyelerinin yargıç önüne çıkmasını sağlamış...
Wheeler şimdilerde kendi kurduğu ‘emptywheel.net’ sitesinde ‘halk gazetecisi’ olarak kamuoyunu aydınlatmayı sürdürüyor. Newsweek dergisine göre, Edward Snowden’in uzun yıllar hapse düşmeyi göze alarak sızdırdığı NSA belgeleri ortalığa saçılmadan hayli önce, Marcy Wheeler, didik didik ettiği kamuya açık belgelerden, aynı sonuca, yani ABD hükümetinin hem kendi vatandaşlarını hem de başka ülke yöneticilerini dinlediği sonucuna, çoktan varmış...
Gazetecilik ödülleriyle tanınan Sidney Hillman Vakfı, 2009 yılında, blog ödülünü, hiç düşünmeden ona vermiştabii...
28 Şubat davasının peşine düşecek ‘halk gazetecileri’ne ihtiyaç yok mu dersiniz?