Ses getiren bir belge değil. Yaptırım gücü de yok. Ama satır aralarındaki vurgular, beyin kıvrımlarında gelişmekte ve karar vericiler tarafından pişirilmekte olan bir algının da işareti.
Avrupa Parlamentosu’nun geçen hafta dış ilişkiler komisyonunda tartışılan Türkiye raporundan söz ediyorum. Twitter’da PKK hesaplarına atıfta bulunarak tweet atan Türkiye raportörü Kati Piri tarafından kaleme alınan rapor Türkiye’nin Suriyeli mültecilerle ilgili politikalarını dekredilibize etmek için ilginç bir vurgu yapıyor. Türkiye’de “internally displaced 400.000” yani ülkenin içinde göç etmek zorunda kalmış 400.000 kişiden bahsediyor. Çevremdeki herkese sordum, kimse bu rakamı duymamış. Oradaki kentlerin nüfusu kaç ki, 400.000 kişi yerlerinden olacak... Yine de teyit etme gereği duydum ve İçişleri Bakanlığı’nın üst düzey yetkililerini aradım. Resmi rakamlara göre, iç göç terör olayları nedeniyle son dönemde 200.000’i buldu ancak bu kişilerin büyük bir kısmı geri dönmeyi de tercih etti. Örnek olarak Silopi’yi veren üst düzey bir içişleri yetkilisi, Silopi’den 35 bin kişinin gittiğini ancak 21 bin kişinin yeniden Silopi’ye döndüğünü aktardı. Benzeri bir gelişmenin Cizre için de yaşanacağından emin konuşuyor içişleri yetkilisi.
Kati Piri’nin 400.000 iç göç rakamını verdiği cümlenin alt metni şu aslında: “Mülteci konusunda da karneniz o kadar parlak değil.”
Aslında Kati Piri, kendi cenahına da mesaj vermeye çalışıyor, “Mülteci krizi nedeniyle Türkiye ile işbirliği zeminine öncelik veriyorsunuz ama tablo o kadar da parlak değil.” Hatta bunu açıkça dile getirdi de.
Rapora eklemeler yapılacak, çıkarmalar olacak ve önümüzdeki aylarda oylanacak. AB Komisyonu’nun İlerleme Raporu bile heyecan yaratmazken, parlamentonun raporunun da yanlı bir şekilde kaleme alındığı sürece kredibilitesinin olmayacağının altını çizelim. AP Türkiye raportörü belki önce verileri ortaya koyarken, daha gerçekçi olmaya çabalamalı gibi görünüyor.
Canlı yayında Reuters manipülasyonu
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Külliye’deki programda mülki idare amirleriyle buluşması var. Benim de bulunduğum masada kaymakamlar ve vali yardımcıları oturuyor. Gündem yoğun. Ülkenin karşı karşıya olduğu iç ve dış sorunlar yarışta. Birkaç saat sonra Ankara’nın göbeğindeki terör saldırısı olacak ve 28 kişi can verecek, hiçbirimiz bu yaklaşan acının farkında değiliz. Masada mülki amirlerinin ek göstergeyle ilgili taleplerinin de konuşulduğunun altını çizelim bu vesileyle. Ek gösterge ve özlük haklar konusunda adım atılmasını beklediklerini anlatıyorlar masada.
Cumhurbaşkanımız Külliye’de buluşmanın gerçekleştiği Kış Bahçesi’ne teşrif ediyor ve kürsüye geliyor.
Verdiği mesajlardan önemli bir bölümü Suriye ve terör örgütleriyle ilgili.
Türkiye’ye yapılan YPG/PYD’ye yönelik müdahalelerin durdurulması çağrısına yanıt veriyor. Bu örgütün terör örgütü olduğunu hatırlatıp, Türkiye’nin bu terör örgütüne yönelik müdahalesinden vazgeçmeyeceğini söylüyor Cumhurbaşkanımız.
Elim bir yandan cep telefonumda. Sosyal medyayı izleyerek, konuşmanın yansımalarını takip etmeye çalışıyorum. 11 milyon takipçili “Reuters Top News” twitter hesabı, “Erdoğan: Suriyeli Kürtleri bombalamaktan vazgeçmeyeceğiz” cümlesini takipçileriyle paylaşıyor. Önce bir Türk gazeteci bu tweete tepki gösteriyor. Ardından bizim de yanıt vermemiz, resmi düzeyde düzeltmelerin gitmesiyle, Reuters hatasını fark ediyor ve 3 saat geçtikten sonra yeni tweet ve haber devreye giriyor. Ama üç saatte 11 milyon takipçisi olan hesap yapacağını yaptı!
En üzücü olan ise bu haberde Türkçe imzaların olması. Yani, Türkçe’yi az konuşan bir yabancı gazeteci anlam karmaşası yaşadı da bu hatayı yaptı diyemiyoruz. Belli ki, Cumhurbaşkanı’nın ne dediğini aslında o kadar iyi anladı ki ama “yabancı basın yayın kuruluşlarında çalışan Türklerin, imzalarını daha fazla okunur ve görünür kılma yolunun Türkiye’ye vurmaktan geçtiği” yanılsamasından kurtulamadı belli ki haberde imzası olan Türk gazeteci hanım.