Geçmişte kanser dahil pek çok hastalığın sadece antioksidanlarla önlenebileceğine inanılırken günümüzde ‘zararlı’ olduğunu düşünenler var. Antioksidanlar aşırı uçlarda sallanan bir sarkaç ya da Hamlet tiradı gibi ‘Yararlı ya da zararlı’ mı? Peki gerçek ne?
Antioksidanlar günlük hayatımızın bir parçası olarak yediğimiz ve içtiğimiz hemen her besinde bulunan temel besin öğelerinden biri. Ancak özellikle son yirmi yılda antioksidanların insan sağlığına olan katkıları ön plana çıkıyor. Bilimsel çalışmaların yer aldığı PubMed indeksinde antioksidan ve sağlık anahtar kelimeleri ile (İngilizcesi) yapılan incelemede mevcut 34 bin bilimsel yayından yirmi bir bininin, yani yüzde 62’sinin son on yılda yayımlandığı görülüyor. Bu bilimsel (Deneysel, klinik, saha) çalışmalarının bulguları sağlıklı yaşam ve tedavi arenasına abartılı bir şekilde antioksidan etkili ürünlerin pompalanması şeklinde yansıyor. Öyle ki kanser gibi karmaşık ölümcül hastalıklardan en basitine kadar tüm hastalıkların sadece antioksidanlar ile önlenebileceği, tedavi edileceği ileri sürülüyor. Son yıllarda antioksidanların etkisiz, hatta zararlı olduğu şeklinde ‘Antioksidan karşıtı’ görüşler de ortaya atılmaya başlandı. Bu ürünleri kullanmaktan kaçınan sağlık uygulayıcıları ve tüketicilerde dikkat çekici bir artış görülüyor. Yani aşırı uçlarda sallanan bir sarkaç veya Hamlet tiradı gibi ‘Etkili ya da etkisiz’ veya ‘Yararlı ya da zararlı’... Gerçek nedir?
Antioksidanlar hakkındaki yazıma haftaya da devam edeceğim.
Yanlış 1
Her hastalığı iyileştirebileceği masalı
Yürütülen çalışmalar ile Reaktif oksijen radikallerinin (ROS) hücrelerde hasara yol açtığı ve dolayısıyla geniş bir yelpazede birçok hastalığın oluşumunda rol oynadığı ortaya konulmuştur. Bu bakımdan serbest radikalleri yok edici özellikteki antioksidanların vücuttaki hücre hasarını önleyerek dolaylı bir şekilde hastalıkların oluşumunu engellemesi beklenmektedir. Ancak bu hipotezde yanlış olan sadece deneysel (in vitro) ya da kimyasal (spektroskobik) araştırma bulgularının insanlarda etkili olacağının düşünülmesi. Çünkü bitkisel maddelerin insan vücudunda farklı şekillerde metabolize olarak yapısal değişikliğe uğradığı bilinmektedir. Dolayısıyla asıl önemli olan vücutta değişime uğramış bu maddelerin antioksidan etkisinin bulunup bulunmadığıdır. Bir diğer önemli husus ise ağızdan alındığında vücutta yeterince emilip emilemediği ve hedeflenen organlara ulaşıp ulaşamadığının bilinmemesi. Mesela, beyin engelini geçemiyorsa beyin üzerinde etkili olması beklenemez. Dolayısıyla her antioksidanın her hastalığa iyi gelebileceği, insanları hastalıklara karşı koruyabileceği şeklindeki abartılı beklentiler masaldan öte değildir.
Yanlış 2
Daha çok kullanımda daha etkili değil
70’lerin başında günlük 75 miligram alınması önerilen antioksidan etkili C vitamininin yüksek miktarda (1000 miligram) kullanılmasının sağlık için yararlı olacağı görüşü ortaya atılmıştı. Ancak şimdiye kadar bu görüşün doğruluğunu destekleyen bulgu bulunamamıştır. Öte yandan, günlük 2-7 mg civarında alınması önerilen antioksidan etkili beta-karotenin, erkek sigara tiryakilerinde 20 mg gibi yüksek miktarlarda verilmesinin akciğer kanseri riskini yüzde 18 artırabileceği bildirilmekte. Dolayısıyla, antioksidanların önerilen miktardan fazla kullanılmasının zararlı olabileceği göz ardı edilmemeli. Ama yüksek miktar kullanımının tersine oksidatif hasara (pro-oksidan) yol açabileceği şeklindeki öngörünün tüm antioksidanlar için doğru olamayacağı da bildirilmektedir. Mesela, askorbik asit düşük miktarlarda oksidatif hasara yol açarken yüksek miktarda oksidatif hasarı önlemekte. Sonuçta, mevcut araştırmalar antioksidanların insan sağlığının vazgeçilmez koruyucuları olduğunu ancak abartılı beklentilerle tüm hastalıkların önlenmesi ya da tedavisini sağlamayacağını gösteriyor. Önemli olan dengeli ve önerilen miktarlarda kullanılması.