Antibiyotiklerin keşfi, yirminci yüzyılın en büyük buluşlarından biri olarak kabul ediliyor. Bu suretle, hiç şüphesiz, şimdiye kadar milyarlarca insanın hayatı kurtarılabildi. Ancak antibiyotiklerin amacı dışında aşırı kullanımı sonucu antibiyotiklere dirençli mikropların gelişimi nedeniyle mikroplar üzerindeki etkisinin azaldığı uzmanlar tarafından sıklıkla gündeme getiriliyor. Ülkemizde antibiyotiklerin reçetesiz satışının yasaklanması ile soruna, maalesef, kısmen bir çözüm getirilebildi. Çünkü reçete yazılırken gerekli hassasiyet gösterilmiyor. Halbuki bağışıklık sistemimizi destekleyerek antibiyotik kullanma gereksiniminin en aza indirilebilmesi mümkün görülüyor.Nitekim birkaç hafta önce, köşe yazımda bağışıklık sistemimizin desteklenmesinin mikroplara karşı direncimizi artırarak bizleri bazı hastalıklardan koruyabileceğinden bahsetmiştim. Bu suretle gereksiz antibiyotik kullanımının önüne geçilebilmesi mümkün.
Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan ve yeni yayımlanan bir araştırmada antibiyotiklerin bağırsaklarımızda savunma kalkanı görevi gören yararlı bakterileri (probiyotikler) öldürerek, bağışıklık sistemimizin enfeksiyonlara karşı savaşan elemanlarının (nötrofiller) etkinliğini azalttığı bildiriliyor. Nötrofiller bağışıklık sistemimizin yabancı zararlı mikroplara karşı mücadelede etkili önemli bir silahı.
Plos Pathology dergisinde yayımlanan araştırmada, araştırıcılar antibiyotik kullanımının yaygın olduğu bir ülke olan Bangladeş’te daha sık ve şiddetli enfeksiyonlara yakalanan çocukların dışkılarında yararlı mikropların (mikrobiyota) sayı ve çeşitliliğindeki azalmayı gözleminden hareketle, bunun nedenini açıklamak üzere deney hayvanları üzerinde çalışma yürütmüşler. Antibiyotik verilen farelerin bağırsaklarında yararlı mikrop örtüsünün (mikrobiyota) bozulduğunu ve sonucunda nötrofillerin etkinliğinin azaldığını gözlemlemişler. Dolayısıyla zararlı mikroplar vücudumuza girdiğinde bağırsaklarda alarm sistemi çalışamıyor.
Aslında yararlı bakterilerin etkinliği sadece bununla sınırlı değil. Kullandığımız besinlerdeki bileşenlerin vücudumuza yararlı hale dönüştürülüp emilmesinden tutun, zayıf-şişman olunmasına kadar biçok önemli rolü bulunduğu bilimsel araştırmalar ile ortaya konuluyor. Sonuç olarak onların varlığının/canlılığının korunması bizim sağlığımız için son derece önemli.