Geçen hafta boğazımda şiddetli bir yanma hissi, yutkunmakta zorlanıyordum. İki gün sonra yapılacak bir
kongrede ve ardından başka bir toplantıda konuşma yapmam gerekiyordu. Hastalanırsam bütün program aksayacaktı. Hemen evde bulunan adaçayı, ıhlamur, zencefil, taze rendelenmiş karabiberle kendime ‘yoğun’ kış çayı hazırladım. ‘Yoğun’ çay olarak, her zaman kullandığım yüzde 2’lik (ya da bir poşet) yerine yüzde 5-10’luk (ya da 3 poşet adaçayı+ 2 poşet ıhlamur) ile hazırlanan çayı kastediyorum.
Tabii şekersiz içilmeli; şeker zaten yoğunlaşan boğaz salgısı içerisinde mikroorganizmaların daha kolay gelişmesini sağlayacak vasıta görevi görüyor. Bu nedenle bolca ılık sıvı içilmesi mikropların gelişimini engelliyor. Tatlandırmak için bal ilavesi etkisini artırıyor ama mutlaka gerçek bal olması gerekiyor. Bu çayı içtikten sonra sabah kalktığımda hemen hemen hiçbir sıkıntım kalmamıştı. Gün içerisinde bu defa daha seyreltik olarak adaçayı ve ıhlamur karışımı (yüzde 2-5’lik) içtim. Ayrıca kendi hazırladığım propolisli özel boğaz spreyini sık sık boğazıma sıktım. Başka şehirlerde olan konuşmalarımı sorunsuz olarak yaptım. Netice olarak ziyarete gelen virüsü, antibiyotik ya da başka ilaç kullanmadan ‘kaçmak zorunda’ bıraktım.
Görüldüğü gibi çözüm bazen çok basit olabiliyor. Ancak kaç kişi sağlık sorunlarını bu şekilde bilinçli bir şekilde doğal yollarla çözmeye çalışıyor? Boğazı ağrıdığında, hatta boğazı daha ağrımadan çevresindekiler hastalanmaya başladı diye hemen antibiyotiklere sarılan milyonlarca insan! Acaba kendilerinin, çok sevdikleri aile fertlerinin, üzerine titrediği çocuklarının yaşamını riske attıklarının farkındalar mı?
MUTANT MİKROP CANAVARLARI
Son günlerde basında sıklıkla antibiyotiklerin bilinçsiz, gelişigüzel kullanılması nedeniyle etkisiz kaldığı, mikropların genetik mutasyonla antibiyotiklere dirençli yeni organizmalar geliştirdiğine ilişkin bilgiler yer alıyor. Uzmanlar bu yeni organizmaların en kuvvetli antibiyotiklere bile direnç gösterdiğini, zorunlu durumlarda tedavide yararlanabilecek antibiyotik bulamadıklarından yakınıyor. Düşünün, çok yakınınız ve hatta kendiniz, normal koşullarda antibiyotikle rahatlıkla tedavi edilecek basit bir enfeksiyon nedeniyle gözlerinizin önünde gidiyor ve siz çaresizsiniz! Evet, maalesef gerçek artık bu boyutlara gelmiş durumda. İkincil enfeksiyon gelişmesin, aman beta-olmasın diye çocuklara ‘önlem’ olarak antibiyotik şuruplar veriliyor. Antibiyotik yazmayan hekimler “Hastasına ilgi göstermiyor” diye tercih edilmiyor. Evet, ‘hızlı tedavi’ ya da ‘önlem’ adı altında bu ‘mutant mikrop canavarlarını’ biz yarattık, yaratmaya da devam ediyoruz. Sonunu tahmin etmek ise hiç de zor değil ve o günler hiç de uzak değil.
Gereksiz antibiyotik kullanımının önüne geçilmesi için yapılacak şey, gerekmedikçe ve uzman hekim tarafından önerilmedikçe uzak durmak. Soğuk algınlığı, grip, nezle gibi hastalıklara karşı önce vücudun kendi savunma sistemini destekleyici önlemler alınmalı. Ancak bağışıklık sistemi destekleyicilerinin de bilinçli kullanılması gerekir. Bu amaçla, kovan ürünlerinden hazırlanan özel karışımlar (bal, arı poleni, propolis içerikli) ya da beta glukan içerikli formüller eczanelerde bulunuyor. Bu önlemin şüphesiz tek başına yeterli olması beklenemez. İlave önlemler, dengeli beslenme, hijyen (temizlik), gerektiği durumlarda propolisli boğaz spreyi ve pastil gibi lokal etkili doğal desteklerden yardım alınmalı. Toplu yerlerde bulunanların (ulaşım, işyeri, okul vd.) adaçayı/ıhlamur çayı içmeleri basit bir önlem olarak uygulanabilir. Eğer hastalanacağınızı hissediyorsanız, hastalık evinize kadar gelmişse; ekinezya, mürver meyvesi veya Güney Afrika sardunyası ile hazırlanmış sıvı formülleri eczaneden temin ederek kullanmanızı öneririm. Ayrıca yukarıda uyguladığım ‘yoğun çay’ yararlı olacaktır.