İlkbahar Antalya’nın en güzel mevsimi. Denizi başka, dağları başka güzel olur... Çiçekler açınca şehir bir de parfüme bulanır ki sadece bu koku için bile ziyaret edilir Antalya. Oralara kadar gitmişken kente has lezzetleri mutlaka tadın.
Antalya’ya en güzel nereden bakılır biliyor musunuz? Kaleiçi’nin hemen dibindeki Karaalioğlu Parkı’ndan. Ama öyle herhangi bir saatte değil, gün ağarırken düşeceksiniz yola. Parkın salon salomanje balkonları var, salkım söğüt misali Akdeniz ile buluşan falezlerin üzerinde. Belden yukarı sarkar, başınızı ellerinizin arasına alır, seyredalarsınız manzarayı. Karşınızda sıra sıra Beydağları.
Ben bu satırları yazarken hala beyaz şapkasını çıkarmadı tepeler ya siz gelinceye kadar eriyecektir karlar. O tepeler ki yakından baktığınızda kırmızıyla, fuşyayla, pamuk şekeri rengiyle doludur. Mevsimi geçene kadar dağları, tepeleri kaplar anemonlar, buraların deyimiyle dağ laleleri. Doğanın en güzel armağanlarından biridir insanoğluna. En zarif, en hassas, en içli. Gün doğarken, falezlere takılır güneşin yumuşacık ışıkları. Turuncu olur kayalıklar. Turuncu değil de daha çok yavruağzı dedikleri renge dönüşür, sonra da Akdeniz’i boyar aksiyle yalıyarlar. Akdeniz’in binlerce yıldır döve döve yumuşattığı kayalıkları seyretmenin en güzel zamanıdır sabahın erken saatleri. Gün batarken ise dağlara bakılır Antalya’da. Kıyıların neredeyse tamamında kurulu parklarda ister banklara oturun, ister kafelerle restoranlara, Beydağları’nın man- zarası Çinli ustaların elinden çıkma buğulu resimlere girmiş hissi uyandırır insanda. Öyle büyüler ki sizi bu manzara, ondan kolay kolay ayrılamazsınız.
MEDİTASYONUN HASI
Antalya’nın en güzel mevsimi geliyor. Siz de hani imkan bulursanız birkaç günlüğüne hayatın hay huyundan kaçın, kısacık da olsa bu güzellikten pay alın isterim. Şimdi ben bu satırları yazıyorum ya Antalya’nın caddelerini, sokaklarını gölgeleyen narenciye ağaçları çiçeklere bürünecek. Çok sürmez, birkaç haftaya parfüm festivali başlar buralarda. Sokaklarda yürürken derin nefes alıp verir, bu cennetten çıkma kokuyu iyice ciğerlerinize çekmek istersiniz. En ala meditasyondur bu: Nefes meditasyonunun hası. Zaten dağlara ve Akdeniz’in maviliğine bakarak da ruhunuzu arındıracaksınız. Bir de Antalya’nın leziz yanını keşfederseniz daha ne olsun ki...
GEÇMİŞİN ZARAFETİ
İşte bunun için yazıyorum bu satırları. Kaleiçi’nde, eski konaklardan bozma pek çok butik otel var. Dejavu, Doğan, Tuvana, Alp Paşa ilk aklıma gelenler. Bunlar bize pahalı gelir, öğrenci işi olsun, hazır gelmişken dünyanın her tarafından gelen yabancılarla tanışalım ufkumuz açılsın derseniz Sabah Pansiyon dünyanın her tarafından sırt çantalı turistleri ağırlıyor. Zaten gündüz vakti gelirseniz önceden yer ayırtmaya da gerek yok, Kale-içi'nde pansiyondan bol ne var, istediğinizi seçip konaklayabilirsiniz. Sadece birkaç gün Kaleiçi'nde dolaşmak bile sizi başka bir yüzyıla götürür. Akdeniz’in esintisini alabilmek üzere denize açılan sokaklar, geçmişin zarafetini gururla taşıyan konaklar ve her yolun sonunda karşınıza çıkan masmavi derinliğiyle Akdeniz. Daha ne olsun ki?
Diyelim ki Antalya’ya geldiniz ama narenciye çiçeklerinin buram buram koktuğu mevsimi kaçırdınız. Ne yapacaksınız biliyor musunuz? Hemen Kale Kapısı’nın karşısındaki Düden Kolonya’ya gireceksiniz. Neyzen Osman Bey aynı zamanda çok değerli bir eczacıdır, senelerdir parfüm ve kolonya yapar. Osman Bey’den portakal çiçeği kolonyası yahut yine formülünü kendisinin geliştirdiği muz kolonyası satın alın, eşe dosta armağan edin. Antalya’nın kokusunu evinize de taşıyabilirsiniz.
BÖREĞİ, TANDIRI, BAĞAÇASI, DONDURMASI ÇOK MEŞHUR
Kalktınız geldiniz Antalya’ya. Karnınız aç. “Şöyle özel bir şeyler yiyelim” dediniz. Antalya Muratpaşa Belediyesi’nin geçmiş yıllarda ödüllendirdiği lezzet ustalarıyla başbaşa bırakacağım sizi. Başta Tevfik Usta'dan bahsetmem lazım. Onun böreğini yemeden dönmek olmaz. Pazarları kapalıdır, diğer günler ise ancak öğle saatine kadar tadabilirsiniz Tevfik Usta'nın meşhur serpme böreğini. Duvarlarda Antalya’nın 30-40 yıl öncesinin fotoğrafları, “Abilerin gülü” diyerek buyur eder konuklarını usta. Üçkapılar’ın (Hadrian Kapısı) karşı aralığına girip köşeden sola döndünüz mü, azıcık ileride Ay İşhanı çıkacak karşınıza, işte o hanın içinde. Oralarda kime sorsanız gösterirler zaten.
Güzel bir hibeşle (Antalya’ya has tahinli bir meze) tandır yiyeyim derseniz saat kulesinin karşısında, Attalos heykelinin arka tarafında rahmetli Hasan Antalya’nın yeri var. Hasan Usta'nın oğlu Akay Bey'in işlettiği mekan eski lezzet ustalarından Parlak ile aynı avluyu paylaşıyor. Yine aynı bölgede 100 yılı aşkın tarihiyle Topçu Kebap var. Antalya’nın ünlü yiyeceklerinden tahinli piyazı burada tadabilirsiniz.
SEMAVERDE ÇAY KEYFİ
Heykeli karşınıza aldığınızda sağ tarafta 18’in yeri bulunuyor. Antalya’nın pek meşhur, tahinli bir çöreği vardır, adı ‘bağaça’. Onu mutlaka tatmanız lazım. Üçüncü kuşak Mustafa Zünbül yapıyor bağaçaları. Bir de odun ateşinde kavrulmuş yerfıstığı alın. Tophane deniyor yat limanına bakan bölgeye. Veya hemen limanın üzerinde manzarası harika olan Mermerli Kafe’ye gidin, çayınızı, kahvenizi sipariş edin. Şimdi Antalya’ya gelmenin tam zamanı demem boşuna değil. Ah tabii, Karaalioğlu Parkı’ndaki kafeleri unutmamak lazım. Semaverde, kendi ellerinizle demlediğiniz çayı başka nerede içeceksiniz?
7 Memet de Antalya’nın ünlü lezzet markalarından... Orada da ikinci ve üçüncü kuşak işbaşında. Antalya’nın ünlü yanıksı dondurması için ilk adres Zamora. Akdeniz ve Nur Pastaneleri de yanıksı dondurma yapar. Buraların susamı, dolayısıyla da tahini ve helvası da meşhur. Kabak tatlısını bile tahinli yer Antalyalılar. Eve götürmek isterseniz Zamora ve Helvacı Ahmet’in tahin helvası pek lezizdir.
SOBA MÜZESİNİ GEZEBİLİRSİNİZ
Suna&İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi iki bölümden oluşuyor. Geleneksel Antalya Evi’ni gördükten sonra bahçenin arka tarafındaki Aya Yorgi Kilisesi’ni ziyaret etmeyi ihmal etmeyin. Burada Kıraçların 18 ve 19'uncu yüzyıl Çanakkale ve Kütahya seramik koleksiyonlarıyla bugün çoğu tarihe karışmış meslek dallarıyla ilgili fotoğraf ve heykelcik koleksiyonunu görebilirsiniz. Antalya Arkeoloji Müzesi’ne nostaljik tramvayla gidebilirsiniz. Türkiye’nin ilk soba müzesi Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından geçtiğimiz günlerde hizmete açıldı. Antalya’ya gelmişken çocukluğunuzun sobalarını görüp geçmişi yad edebilirsiniz.