Önce tanım, sonra tespit...
Anomi, Fransız sosyolog Émile Durkheim tarafından geliştirilen bir terim. Genellikle, toplumsal normların zayıfladığı veya çöktüğü durumları tanımlamak için kullanılıyor.
Bu durum, bireylerin neyin doğru ya da yanlış olduğunu anlamakta zorlandıkları, toplumsal değerlerin ve kuralların belirsizleştiği bir toplumsal handikabın sessiz çığlığı aslında.
Bir önceki yazımızda Atatürk'ten geçinenleri tezgâha alarak durumun patolojik karşılığının "anomi kuramı" olduğunu dile getirmiştik.
Sanatçıların, şarkıcıların, futbol endüstrisinin, siyasetçilerin, İslam düşmanlarının her şekil ve şartta Atatürk üzerinden toplumu hizaya çekme çalışmaları; maruz kaldığımız bir kanser hücresidir.
Cumhuriyetin kuruluşuyla kanserojen hücrelerini saldıkları bünyelerimiz; anomi kuramının metabolik özdeşleşmeye yüz tuttuğunun sinyallerini veriyor.
On yıllardır laiklerin uyguladığı eşitsizlik, 28 Şubat sürecinde Müslümana uygulanan zulümler vb. müdahaleler insi şeytanların anomik hamleleriydi.
Topluma dayatılan birtakım normlar üzerinden kutuplaştırılmaya çalışılan bir toplum haline dönüştürülmeye çalışılıyoruz yeniden.
Ekrem İmamoğlu'nu kültürel yozlaşmayı ve sahte aidiyet salvolarını en iyi oynayan kişilerden kabul edebiliriz. Toplumu canhıraş şekilde sosyal çalkantılarla ve memnuniyetsizlikle sorunlara itmeyi başaran bir disiplinle hareket ediyor çünkü.
Anomi kavramı, toplumun nasıl işlediğini ve bireylerin toplum içindeki yerini anlamak için kullanılıyor. Bu açıdan nazar edildiğinde toplumsal düzenin ve istikrarın korunmasında değerlerin kıymetini ve rolünün güçlü olduğunu vurgulayan tarafı da mevcut.
Ülkemiz toplumu daha çok siyaset yelpazesinde renk taşımaya çalıştığı için yerel seçim süreci ziyadesiyle önemli.
Murat Kurum bu açıdan derleyici, toparlayıcı rolüyle yüreklerimize su serpmiş durumda. Teşhisi doğru tespit edip Kurum'u sahaya sürenlere minnettarız, müteşekkiriz.
Anomi, toplumsal yapının bozulması ve normların zayıflaması durumunda ortaya çıkıyor ve çeşitli zararlar doğurabiliyor.
Gezi'den beri toplumsal normların bozulması adına "sosyal huzursuzluğu" beslemeye çalışıyorlar. Anomik hamlelerle protestoların ve isyanların oluşması adına ellerinden geleni yapıyorlar.
Fatih Camii İmam Hatibine yapılan saldırıyı da bu disiplinle okumak gerekir.
Anomik durumlar, toplum içindeki sosyal bağların ve dayanışmanın zayıflamasına yol açar. Bu yüzden çok yönlü çalışıyorlar.
Anominin etkisiyle, insanlar toplumsal değerleri ve davranış kurallarını, inanç değerlerini çiğnerlerse toplumsal uyum ve düzen bozulmaya yüz tutacaktır. Irkçı faşistlerin, Kemalistlerin, Atatürk'ten geçinenlerin yapmaya çalıştıkları tam olarak budur.
Peki bir ülkede anomik durumun hâkim olmasını isteyenlerin arzusu gerçekleşirse ne olur?
Toplumsal değerlerin çiğnenmesi ve düzenin bozulması suç ve yasa dışı faaliyetlerde artışa sebep olabilir.
Anomi durumları, mevcut kültürel değerler ve normlar üzerinde baskı oluşturup, çatışmalı kültürel değişimlere neden olarak kaos oluşturulabilir.
İnsanlar, anominin getirdiği belirsizlik ve disiplinsizlikten dolayı ruhsal sorunlar yaşayabilirler.
Anomi kuramı üzerine çalışırken "şeytan" aklıma geldi. Zira bir kavramın içine sığdırılmaya çalışılan bütün disiplinler onu andırıyor.
Şeytan kıyamete kadar insanlığı yoldan çıkarıp "aldananlardan" olmamız için Allah'tan istekte bulunmadı mı?
"Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver."
Anomi kuramının toplumumuz üzerinde inşasını arzulayanlar şeytandan ders almış gibi çalışıyor!
Şeytanın ve askerlerinin mücadelesi sonuna kadar devam edecek.
Cin olan şeytanın, kendi cinsimizden temsilcilerine karşı her daim uyanık olmak zorundayız.
"Anomik olduk ey halkım..." dememek için:
Bize düşen, şeytanın peşinden gidenlerle birlikte iş tutmamak...
Bize düşen, şeytanın peşinden gidenlere karşı hakkı yerde koymamak...
Bize düşen, kendini belli eden şeytanlara tav olmamak...
Bize düşen, anominin doğal sonucu olarak beklenen bölünmeyi yaşamamak.