Anne, ben bugün seninle konuşmak istiyorum. Bugün, yani anneler gününde.
Sözlerimin sana ulaşıp ulaşmayacağını bilmiyorum. Sen mü’min bir annesin. Sessiz, gösterisiz, katışıksız, dupduru bir imanın var. O iman senin enisin olur, Rabbimiz sana lütufkar davranır diye ümid ediyorum. Allah, hissiyatımı sana götürsün.
Anne, seni çok özledim. Ben, bazen, seni çok yakınımda hissediyorum. Gitmemişsin gibi, ahirete göçmemişsin gibi.
Aynı ruhmuşuz gibi. Söyleşmeden anlaşır gibi.
Ama söylemek de lazım. Söylemek de ihtiyaç.
Ele geçirilmesi zor bir oğuldum ben.
İlk çocuğunum. İlk gözağrınım.
Yokluk günlerinde sırdaşın bendim, hüznünün, sevincinin hem ortağı, hem tanığı bendim.
Benim çocukluğum, senin garipliğin. O günler, bizim sırrımız.
Ele geçirilmesi zor bir oğuldum ben. Evin kapısından dışarı çıkmayı öğrendikten sonra, bir daha kimsenin eline geçmedim.
Müşterek bir ‘yaracığımız’ vardı bizim. Belki dillendirmedik, ama yaşadık ikimiz de.
Ben uzaktaydım, ara ara geliyordum.
Yanına geldiğim zaman, gitme zamanım yaklaşıyordu. Ve sen, geldiğime sevinemeden, gideceğime üzülmeye başlıyordun.
Anne, ben seni ne kadar çok üzdüm.
Bende de senin hüznüne benzer bir şey oluyordu her defasında.
Ankara’dan, İstanbul’dan, başka bir yerden, sana doğru gelirken.
Artık kaç gün kalacaksam senin yanında. Bir gün... İki gün.
Dönüşte senin çok üzüleceğini düşünüyordum ve oraya takılıp kalıyordum.
Bugün anneler günü. Bilirsin, ben anneler gününe pek kulak asmazdım.
Küçükken, ‘erkek çocuğu maçoluğu’ olabilir bunun sebebi.
İlkgençliğimde de enva-yı çeşit bahane.
Sokakta, kavga döğüş yetiştik biz. ‘Erkek çocuğu maçoluğu’ ilkgençliğe sirayet etmiş olabilir.
Ama daha çok ideoloji.
Kapitalizmin tüketim manyaklığından, annelerin 365 gün sevilmesi ve asla unutulmaması gerektiğine kadar, ne varsa.
Ulan, sana ne elin kapitalizminden? Ukala! Çevir telefonu, ara anneni? Ne olur? Annen senden ‘tüketim’ mi istiyor? Aptal!
Ama sonra, saçım sakalım ağardıkça ayaklarım yere erdi, uslandım.
Elimize bir şey alıp, geliyorduk yanına, ben, Ayşenur, Canan, Berat, Betül...
Ne diyordu babam, her anneler günü bahsi açıldığında?
‘Babalar gününü de unutmayın.’
Unutmayız.
Baba.
Başka günümüz mü kaldı?
Aaah! Unutmayız.
Anne seni çok özledim. Ve bugün, ben, sana bir anneler günü hediyesi hazırladım. Seninle konuşmak istememin bir sebebi de bu.
Hediyem şu:
Babam, seni çok seviyor.
Sen bunu biliyorsun, biliyorum.
Ama işitmek de istersin ve bu benim dediğim, taze haber.
Yok, öyle ortalama bir sevgi değil.
Diyeceğimi toparlayayım, öyle söyleyeyim.
Babamın sana olan sevgisi, değme kadınların... Büyük destanlardaki meşhur kadınlar dahil...
Leyla, Şirin, Zühre, Selvihan, kim varsa...
Hepsinin imreneceği kadar büyük bir sevgi.
Ben şahidim.
Anne, buydu diyeceğim.
Annesine ulaşabilen bütün oğulların ve kızların anneler günü kutlu olsun.
Çünkü, anneler günü, kıymetini bilen oğulların ve kızların günüdür.