Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik algı operasyonlarında önemli başlıklardan birisi kadın hakları konusu...
Özellikle “modern Batı demokrasileri” referanslarıyla hareket eden kesimler, annelik rolüne ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına kafayı takmış durumdalar...
Yabancı ajansların Türkiye bürolarında çalışan bu kesimlere mensup arkadaşların yazdığı yorumlar ve haberlerle geçtiğimiz hafta içinde Batı basınında Erdoğan eleştiri yağmuruna tutuldu... Kadın hakları ve annelik konusunda Cumhurbaşkanı’ndan gelen açıklamalar bu arkadaşları rahatsız ediyor...
Çünkü modern demokrasilerde kadınlar özgür! Tüm rollerini toplumda eksiksiz bir şekilde üstlenebiliyorlar... Sosyolojik ve siyasal zeminde kadının tüm rolleri güvence altında!!!
Kişisel ama kişisel olduğu kadar da Avrupa’da yaşama şansızlığına erişmiş tüm “yabancı” kadınları kapsayacak şekilde katı bir itirazım var bu haksız eleştirilere...
Cumhurbaşkanı’nın ekibinde çalışan bir kadın sıfatıyla değil, Avrupa’da yaşamış ve annelik görevi Avrupa adaleti tarafından kısıtlanmış bir göçmen kimliğiyle bu itirazımı dillendiriyorum.
Kadın hakları ve annelik hakkı tartışmasında, yasal süreçlerde evladını büyütebilme hakkı ve sorumluluğu elinden alınmış, sadece birkaç günlük sürelerle görebilme hakkı tanınmış bir anne olarak Avrupa ve kadın hakları denilince sadece acıyla gülümsüyorum.
Evet bu konuda çok yaralıyım. Ömrümün sonuna kadar da bu yara iyileşmeyecek....
Sadece ben değil, Avrupa mahkemelerinde aile hukuku çerçevesinde dava süreçlerinden geçmiş her yabancı kadın, ayrımcılığı dibine kadar yaşar. İstisnası yoktur... Göçmen kadının fiziki ya da psikolojik şiddet görmesi Avrupa adaletinin umurunda değildir... Önüne gelen isimlerin, kendi çıkarlarına ne derece hizmet ettiğine göre, adaletsizliklere imza atmaktan kaçınmaz Avrupa adaleti... Kadın hakları, annelik hakları Avrupa’nın umurunda bile değildir... Hele bu kadın, yabancı ise ve kendi memleketine görünmez bağlarla sıkı sıkıya bağlıysa... Araçsallaştıramıyorsa, yabancının haklarını paramparça etmekten çekinmez Avrupa adaleti... Bu okuduklarınız, birinci ağızdan bir tanıklıktır.
Fransa’da dünyaya gelmiş olan kızım 12 yaşını geçtiğimiz günlerde tamamladı ve genç kızlığa doğru hızla ilerliyor... Çocukluğunun en güzel anlarını benden çaldı Avrupa adaleti... Her köşebaşında çarpabileceğiniz, insana aslında hiç de uzak olmayan bir vicdansızlık ve inatlaşmayla kolkola girince de bir anne ile evladı arasına mesafeler girmiş oldu. Mesafeler... Hatta sadece fiziksel değil, ruhsal mesafeler de belki. Ve öyle bir an geldi ki, Avrupa’daki adalet kavramından ümitvar olmanın bir göçmen için sonun başlangıcı demek olduğunu oldukça acı tecrübelerle zihnime kazıdım
Bu sadece benim hikayem değil... Yüzbinlerle yabancı kadının hikayesidir...
Sadece Cumhurbaşkanı olarak değil, bir büyük olarak da annelik haklarım ile ilgili süreçleri hep yakından izledi Recep Tayyip Erdoğan. Kadın hakları denince Tayyip Erdoğan’ın nerede durduğunu sadece ben değil, ekibinde çalışan, onun talimatları doğrultusunda iş yaşamını sürdüren tüm kadınlar yakından bilir. Halkla, sokaktaki insanla bağını hiç koparmayan bir lider olan Erdoğan, kadınların toplumsal rollerinin milletin değerleri çerçevesinde güvencesidir. Demagoji yapmasın kimse...
Bir anne olarak tüm haklarımı iğdiş eden Avrupa, kadın hakları denince mangalda kül bırakmıyordu...
Ama ben anne olarak yavrumdan uzak olduğum her anımda yarımdım... Eksiktim... Eksildim... Mangalda kül bırakmayanlar sadece izlediler... Çünkü siyasal olarak onlar gibi düşünmeyen bir anneydim. Ömrümün turnusol kağıdı oldu bu süreç...
Ha bir de, Avrupa’da şiddet gören kadınlarla ilgili istatistikleri kabaca bir karıştırın... Vehametin boyutu ortaya çıkar... Ama bu vehamet görünülmez olur birdenbire...
Avrupa ve kadın hakları mı? Almayayım, uzak olsun!